13 Şubat 2010 Cumartesi

Couture Kraliçesi


Daphne Guinnes, eksantrik seçimleri ve benzersiz giyimiyle, moda dünyasının en dikkat çeken stil ikonlarından biri…

Yüksek sosyete mensubu Guiness ailesinin kızı olan Daphne Guinness, ilk gençlik yıllarını İspanya’da Dali gibi önemli ressamların eserleri arasında geçirmiş. Zaten kendisi de uzun yıllar resim yapmış. Ancak biraz daha büyüdüğünde kendini ifade etmenin çok daha iyi bir yolunu bulmuş; moda! Yine de stil anlayışının ve sık sık aksesuar olarak kullanmayı tercih ettiği savaş zırhı takıntısının ilhamını sürrealist sanatçılardan aldığını tahmin etmek çok da zor değil. Neredeyse adının geçmediği hiçbir davet listesi olmayan bu mavi kan sahibi kadın, aynı zamanda dünyanın en önemli Couture koleksiyonerlerinden biri. Öyle ki; geçtiğimiz günlerde gelişmekte olan ülkelerde kadınların eğitimine katkı sağlayan bir hayır işi için Versace, D&G ve Alexander McQueen’in çok özel parçalarının da aralarında bulunduğu 1000 özel eşyasını bağışladı. Sınırsız bir alışveriş bütçesi, soylu bir aile ve ünlü arkadaşların ona pek çok ayrıcalık sağladığı tartışılmaz. Fakat benzersiz kombin etme yeteneği, taklit edilemez stili ve moda için sahip olduğu artistik bakış açısının da insanın içinde olması gerektiği kesin. Genelde siyah ve beyaz renkleri tercih etme sebebini ise bu renkler içinde kendini daha temiz hissettiğini söyleyerek açıklıyor. Daphne’nin iki tonlu, sarı-siyah saçları, moda dünyasında Christian Louboutin’un kırmızı tabanlı ayakkabılarından sonra, kaza eseri ortaya çıkıp da bu kadar ikonikleşen ikinci şey olmalı! Artık onun alamet-i farikası haline gelen siyah saç şeritleri, 14 yaşındayken okulda peroksit ile bir bilim deneyi üzerinde çalışırken ortaya çıkmış.

NewYork- Londra arası sürekli mekik dokusa da kendini rahat ve evinde hissettiğin yerin her zaman Londra olduğunu söylüyor. Çünkü ailesinin büyük bölümü orada. Aynı anda hem aristokrat hem de bohem olabilen stilinin İngiliz espri anlayışına benzemesinin sebebi de bu olsa gerek. BBC’nin hazırladığı ‘The Secret World Of Haute Couture’ belgeseline de konuk olan Daphne, Couture sevgisinin sebebinin onu yaratan insanlar olduğunu söylüyor. “ dikiş diken ya da nakış ustası kadınlarla konuşmayı çok seviyorum çünkü onlar bu işin gerçek ustaları. Hazır giyim sektörünün aksine, couture bir elbiseye sahip olmak için provalara gitmeniz ve yaratım sürecine tanık olmanız gerekiyor. Bu da elbiselerle ilişki kurmamız sağlıyor” diyor. Zaten kıyafetlerini onun üzerinde görmek de her moda tasarımcısının isteyeceği bir şey olmalı. “Bir kıyafeti bir daha asla giymemem için onu bir ‘celebrity’nin üzerinde görmem yeter, marka logolarından ve herkeste olan kıyafetlerden nefret ediyorum.” diyen Guinness’in kişisel stil ikonlarının da Nancy Cunard, Mona Bismarck ve Kraliçe 1. Elizabeth gibi güçlü ve benzersiz kadınlar olması da hiç şaşırtıcı değil.

Daphne Guinness’i NewYork’ta Marc Jacobs ve Lorenzo Martone ile bir akşam yemeği çıkışında, Valentino onuruna verilen bir davette Karl Lagerfeld’e eşlik ederken ya da Topshop partisinde Bob Gelfod’la sohbet ederken görebilirsiniz. Çünkü tipik bir yüksek sosyete üyesinin aksine o, herkesle kolaylıkla iletişim kurabiliyor ve kendi içinde her zaman eğlenen biri olduğu izlenimi veriyor. Üstelik podyumlarda gördüğümüz en şaşırtıcı tasarımları adeta vücudunun bir uzvuymuş gibi doğal bir şekilde taşıyabilen nadir insanlardan biri. Nars’ın 15x15 projesinin gecesinde giydiği Alexander McQueen tasarımı ‘armadillo’ ayakkabıları ondan başka kim hem öylesine cesur hem de olağan bir şekilde taşıyabilirdi ki? Topshop gibi sokak modasını yansıtan markalar için ise “ sürekli yeniledikleri aksesuar bölümleri ve çalışan insanların inanılmaz derecede nazik olmasını çok seviyorum ama alışveriş yaparken etrafımda çığlıklar atarak koşuşturan 50 tane genç kız olması da biraz garibime gidiyor.Yine de dünyada insanlar hala el emeğiyle kıyafetler yapmaya devam ediyorlar ve şanslıyım ki hazırladıkları birkaç özel parçayı karşılayabilecek gücüm var, bir de özel modellerin içine sığabilecek vücudum.”diyor. Her şeye rağmen couture alırken artık daha dikkatli ve seçici olduğunu da belirtirken, aldığım özel bir parçayı da zaten 50 kere giyiyorum. Çünkü gerçekten çok pahalılar” diye ekliyor. Bazen tüller ve danteller içinde romantik, bazen rengârenk şeritli pantolonları ve mavi ayakkabılarıyla rock’n roll, bazen de zımbalı,parmaksız eldivenleriyle asi bir görüntü verse de onunla ilgili değişmeyen en önemli şey, her zaman alımlı, sersemletici ve müstesna göründüğü! Evet, Daphne Guiness’in moda dünyasında her zaman önemli bir yeri vardı ama Akris’in ilkbahar 2010 kampanyası için siyah, bob kesimli saçlarıyla kamera karşısına geçtiğinde adını daha sık duymaya başlayacağımız kesinleşmiş oldu.

Ayşim Özgür,Harper's Bazaar Ocak 2010 sayısında yayınlanmıştır.

1 yorum:

pi dedi ki...

kendisinin, comme des garçons işbirliğiyle eylül ayında çıkardığı 'Daphne' isimli bir de parfümü var :)

http://www.pinknivory.com