31 Ocak 2011 Pazartesi

Burcu Kuru iyi "yol"da


Son birkaç yıldır genç moda tasarımcılarının sayısında ciddi bir artış var. Birçok tasarımcının işlerinin bir arada toplandığı butikler, internetten satış yapabilme imkanı ve hatta evde düzenlenen satışlara bile moda meraklılarının ilgi gösteriyor olması da şüphesiz ki moda tasarımcısı olmak isteyenleri cesaretlendiren faktörler. Ancak tabii ki bu işe başlamak isteyenlerden, yaptıkları işler ve yaratıcılıkları ile gerçekten dikkat çekenlerin sayısı yıl içinde bir elin parmaklarını geçmez. 23 yaşındaki Burcu Kuru da kendi markasını yaratıp özellikle son birkaç aydır çok dikkat çeken isimlerden biri.

* Bu işe nasıl başladın?
Küçüklüğümden beri sadece sadece giyinmeyi değil, üretmeyi, elimde olanları değiştirmeyi de devamlı denediğim kıyafet aşkım vardı. Bahçeşehir Üniversitesi'nden
azarlama okurken de içimdeki bu ilgiye daha fazla karşı koyamayıp moda sektörüne giriş yapmayı planlamaya başlamıştım. Ancak ailemi ve çevremi ikna etmem için bir şeyler yapmam gerekiyordu ve ben de çalışmaya karar verdim.
Elif Cığızoğlu’na bir şeyler öğrenmek için yanında çalışmak istediğimi söyledim, o da kabul etti. Cığızoğlu’nun yanında bir yıla yakın staj yaptım. Bahçeşehir’den mezun olur olmaz Floransa’da Lorenzo de’ Medici’de moda tasarımcılığı okumaya gittim. Döner dönmez de çalışmalara başladım ve “The Road” isimli ilk koleksiyonumu ortaya çıkardım.

* Koleksiyonların kimlere hitap ediyor?
17 yaşında müşterim de var, 45 yaşında da... Koleksiyonumu mutlaka ruhu olan, tarzı olan, tasarım ürünün verdiği özel hissi seven kadınlara hitap ediyor. Fiyatlar da ana koleksiyon için 200 ile 800 TL arasında değişiyor.

* Kış koleksiyonunun özellikleri neler?
Son koleksiyonum “The Road 2”, ismi gibi bir yolu anlatıyordu. İnsanların hayatlarında kat ettiği yolları, kendi hikayemden de ilham alarak hazırladım. Zaten ilk koleksiyonumun devamı niteliğindeydi, aynı detayları kullandım çünkü insanların benim çizgimi ve tarzımı tanımalarını istediğim için bambaşka bir şeyle çıkmak istemedim. Otoyollarda gördüğümüz yol çizgilerinin görüntüsünden etkilendim. Ömür yolumuzda da olduğu gibi çok eğlendiğimiz, güzel diye nitelendirdiğimiz anları pembeler, maviler, yeşiller ile ifade ederken; üzüntü duyduğumuz, bizi kahreden, mahveden anlarımızı ise siyahlar, tuğla renkleri, griler ile göstermeye çalıştım.

Bengü o elbise için gece 1’de aradı”

* Tasarımlarını hangi ünlüler giyiyor?
Bengü bir ürümü bir dergide görmüş. Bir gece saat 1’de beni arayarak o elbiseyi Saba Tümer'in
programında giymek istediğini söylemişti. Ertesi gün elbiseyi gönderdim. Yine Bergüzar Korel ALL Dergisi çekimi için kendisine toplanan ürünlerden benimkileri çok beğenerek aradı ve benden Milliyet röportajı için ürün rica etti. Bir organizasyonda Belçim Erdoğan ile karşılaştık. O da iki ürünümü satın aldı. Bunun dışında “Küçük Sırlar” dizisi ile çalışıyorum. Aslında mağazalarla çalışırken gece ya da sahne kıyafetleri yapmak istemiyorum. Çünkü böyle elbiseler çok özel. Askıya asıp satabileceğiniz ürünler değil.

26 Ocak 2011 Çarşamba

Öğrenemedin gitti

"Dur şu papyonunu düzelteyim..."

24 Ocak 2011 Pazartesi

Pistin en şıkı siz olun

Kayak merkezleri haftaya başlayacak sömestr tatiliyle birlikte dolup taşacak. Alışverinizi hâlâ yapmadıysanız uyaralım: Sezonun kıyafetlerinde ekose ve grafik desenleri moda...


Kayak sezonu, modasını da beraberinde getirerek açılmaya başladı. Son yıllarda kayak kıyafeti üreten markalarda en çok öne çıkan trend, şıklık ile fonksiyonu buluşturmak. Ancak elbette şehir modasındaki eğilimler, pistlere de yansıyor. Bu sezon kayak kıyafetlerinde de retro hava estiren modeller, ekose ve grafik desenleri çok popüler örneğin. Erkekler rahatlığı ön planda tutup renk konusunda beyaz, kırmızı, lacivert gibi klasik renklere yöneliyor. Kadınların ise kayak kıyafeti alırken ilk dikkat ettikleri nokta renk ve desenler. Tulum giyme modası ise neredeyse kalmadı. Pistlerde daha çok ayrı ayrı ya da uyumlu renklerde giyilen mont ve pantolonlara rastlanıyor. Tabii güvenliğe bağlı aksesuar ve kıyafet kullanımı da gittikçe önem kazanıyor. Pistler eskisine göre çok daha kalabalık olduğu için güvenlik önlemleri almak şart. Artık sadece bere ile kaymaya demode gözüyle bakılıyor. Avrupa ve Amerika’da özellikle çocuklar artık kasksız piste çıkmıyor.


Termal içlikler
Her spor aktivitesinde olduğu gibi kayak, snowboard gibi kış sporlarında da çok fazla efor sarfedildiği için, terlendiğinde oluşan su buharının dışarı atılması gerekiyor. Ancak kayak kıyafetlerinizin nefes alan kumaşlardan imal edilmiş olması yetmez. Bu yüzden kayak kıyafetinin içine giyilen özel termal içlikler büyük önem taşıyor. Bu içlikler vücudun mevcut ısısını korumaya yardımcı oluyorlar. Kayak alışverişi yaparken alacağınız içlikleri şehirde de çok soğuk günlerde giyebilirsiniz. Eğer çok üşüyen bir yapıya sahipseniz yün karışımlı içlikleri, terlemeye müsait bir yapınız varsa “dry” etiketli termal içlikleri deneyin.

Dar kesim pantolonlar
Decathlon “Kayak kıyafetlerinde artık ana renkler daha ön plana çıkıyor. Çoğu modelde sarı, mavi, mor, pembe gibi renkleri görebiliyoruz. Fakat hem ekipman hem de tekstil ürünleri için beyaz da çok fazla kullanılıyor. 70’li ve 80’li yılların modası olan vintage ve retro görünüm geri döndü. Çoğu modelde bu etkiye rastlamak mümkün. Ayrıca kayak kıyafetlerinde kadınlar için “slim cut” yani dar kesim pantolonlar, erkekler için de Loose, Athletic ya da Regular kesim gibi farklı seçenekler var. Sırt çantası, kar maskeleri, gözlükler ve kasklar gibi aksesuarlarda da grafik desenler ve özellikle beyaz renk ön plana çıkıyor.”

Erkekler de renkli modellere yöneliyor
Intersport “Kayak kıyafetlerinde eski yıllarla kıyaslandığında canlı renklere ilgi daha büyük. Kar üzerinde fark edilmek için fosforlu renkler de tercih ediliyor. Günlük giyimin aksine kış sporları denince erkekler de daha renkli modellere ve desenlere yöneliyor. Ancak bunlarla birlikte beyaz da kayak kıyafetlerindeki hükmünü sürdürmeye devam ediyor.”

Pantolon ve mont aynı renk olmalı
Boyner “Bu sezon ekoseler ve geometrik desenler gözde. Retro tasarımlı, fonksiyonel ve teknolojik ürünleri de sıkça görüyoruz. Kayak montlarında birçok fermuarı ve cebi olan modeller revaçta. “Monochrome” görüntü yani pantolon ve montun aynı renk olduğu bir trend söz konusu. Su geçirmez denim kumaşlardan pantolonlarda da yani bol kesimlerin yanında farklı fit görünümler ön plana çıkıyor. Teknolojinin gelişimiyle birlikte kayak modası da değişim geçiriyor. Markalar akıllı ısı değiştiren ürünler üzerinde çalışıyorlar. Bu sezon erkek ürünlerinde turuncuya çok rastlanırken, kadın kayak kıyafetlerinde sarı, canlı mavi, beyaz ve moru görüyoruz.”

Su geçirmeyen, nefes alan kumaşlar
Helly Hansen “Geçmiş yıllarda özellikle Lasteks pantolonlar ve tulumlar oldukça modaydı. Lasteks pantolonların modası biteli çok oldu, tulumlar ise yerini kullanımı daha kolay olan teknolojik kumaşlı mont ve pantolona bıraktı. Artık mont ve pantolon ayrı ayrı tercih ediliyor. Kadınlar daha dar, feminen kesimleri seviyor. Kaz tüyü montlar da oldukça hantal olduğu için artık kayakta pek kullanılmıyor. Teknoloji her geçen yıl bu sporu yapanlara özel ürünler sunmaya başladı. Tabii ki en önemli teknoloji, kumaşların su ve rüzgar geçirmez ama nefes alabilir olmasıdır.”

Kayak kıyafeti alırken nelere dikkat etmeli?
* Kayak kıyafeti alırken kaplamasının ne kadar olduğuna dikkat etmek gerekiyor.1000, 5000, 10000 mm gibi rakamlarla ifade edilen korumalı kıyafetleri alırken, kumaşların sağlıklı bir sonuç verebilmesi için minimum 5000 mm suya dayanıklı ve metrekarede 5000 gram havayı geçiriyor olmasına dikkat edin. Rakam yükseldikçe koruma artar.
* Kıyafetler suyu genelde dikiş yerlerinden alır. Kapalı dikişle üretilen modeller tercih edilmeli.
* Kayak montlarının kol altındaki “melek kanadı” denen fermuarlar kayak yaparken rahat hareket etmenizi sağlar. Bu özelliği olan modelleri seçmekte yarar var.
* Alacağınız giysiler çok dar veya çok bol olmamalıdır. İçinde rahat hissedeceğiniz modeller seçin.
* Kıyafetlerin içindeki aksesuarlar ufak detaylar gibi görünse de çok önemli. Mont alırken kayak gözlüğü, cep telefonu gibi özel eşyalarınızı taşıyabileceğiniz su geçirmeyen özel cepleri olması rahat etmenizi sağlar.
* Normal güneş gözlüklerini kayak sırasında kullanmak kırılıp çizilebilecekleri için risklidir. Yüz yapınıza uygun, UV korumalı “Goggles” adı verilen özel kayak gözlüklerinden edinin.
* Günlük çoraplar ısıtma konusunda yeterli değildir. Destekli ve termal özelliği olan çoraplardan edinin.
* Çocukların kaybolma riskini azaltmak için renkli, fosforlu giysiler ve üzerlerinde reflektörleri olan montlar tercih edin.

22 Ocak 2011 Cumartesi

Gucci de çocukları giydirecek

Son yıllarda çocukların gardıropları anne babalarının gardıroplarıyla yarışır hale geldi. Artık en lüks modaevleri bile çocuk koleksiyonu hazırlamak için can atıyor. Bugüne kadar Marc Jacobs, Jean-Paul Gaultier ve Dolce&Gabbana’nın çocuk koleksiyonlarını görmüştük. Şimdi bunlara iki tane daha eklendi.
İtalyan moda devi Gucci’nin geçen haftalarda piyasaya sürdüğü koleksiyonun logosu, altın ayıcık. 0-24 ay arası bebekler ve 8 yaşına kadar olan çocuklar için iki alt kategorisi olan markanın küçük yıldızları ise Jennifer Lopez'in
2,5 yaşındaki ikizleri Max ve Emma oldu.
Daha önce GAP
çin çocuk koleksiyonu hazırlayan Stella McCartney de bu defa kendi markası altında 0-12 yaş grubuna hitap eden bir koleksiyon hazırladı. Çocuk kıyafetleri küçücük boyutlarda olmalarına rağmen zahmetli yapımları nedeniyle genelde fiyat konusunda büyüklerin kıyafetleriyle yarışır. Ancak McCartney’nin çocuklar için hazırladığı koleksiyonun fiyatları hem diğer lüks markaların çocuk koleksiyonlarına hem de kendi markasının fiyatlarına nispeten insaflı. Çocuklarına Stella McCartney’den kıyafet almak isteyen ebeveynler 25 dolara tişört, 200 dolara da palto alabilecekler.
Anne-babaların çocukları için her zaman en iyisini istedikleri malum. Ancak aynı paraya kendinize bir ayakkabı alıp neredeyse ömür boyu giyebilecekken, bir yıl sonra üzerine olmayacak bir kıyafeti çocuğunuza almak akıllıca mı? Bu tartışma daha sürer...

18 Ocak 2011 Salı

Le röportaj- Sırlar ve Rüyalar

'Self promotion' yapmak ayıp biliyorum, ben de sevmiyorum zaten. Ama röportajımın çıktığı yer LeCool gibi çok sevdiğim bir platform olunca sizlerle paylaşmak istedim :)

LeCool'u çoğunuz biliyorsunuzdur zaten, ama bilmeyenler varsa diye biraz bahsetmek isterim. LeCool, 2003 yılında Barcelona'da kurulan bugün ise İstanbul da dahil olmak üzere Londra, Madrid, Lizbon gibi dünyanın 'cool' şehirlerinde yaklaşık yarım milyon kişiye ulaşan bir platform.İstanbul'da ise 2006 yılından beri Lesli Karavil'in girişimiyle yayınlanıyor.
Benim LeCool'u neden sevdiğime gelince; her hafta bizlere gerçekten görülmeye değer etkinlik ve mekanları paylaşıyorlar. Üstelik tavsiyeleri çok eğlenceli ve kolay okunabilir. Tabii her hafta başka bir grafik ya da fotoğraf sanatçısı ile birlikte özel olarak hazırladıkları kapaklardan da bahsetmemek olmaz...Yani hem içerik hem de görsel olarak oldukça doyurucu.
Kısacası, oturduğum yerden şehirde olup biten bütün havalı şeyler hakim olmamı sağlıyorlar:)


http://istanbul.lecool.com/istanbul

Sarı kırmızı

January Jones Versace elbise ile-Altın Küre 2011


Scarlett Johansson Valentino elbise ile-Altın Küre 2006

"Kırmızı elbise giymiş sarışın gibi yoktur." demişler. İtalyan tasarımcı elinden çıkma kırmızı elbise giymiş sarışın gibisi yoktur.

14 Ocak 2011 Cuma

Zahmet ne demek

Eski filmlerdeki kostümlere bakıp iç geçirenlerden misiniz? Aynı zamanda kış gelince kat kat giyinmeye üşenenlerden... En iyisi şimdi her şeyin aslında ne kadar kolay olduğunu bir kere daha düşünün.

13 Ocak 2011 Perşembe

İmkansız imkanlar

İmkansızı imkanlı kılar: topuklu ayakkabı.

12 Ocak 2011 Çarşamba

Rüzgar gibi seçti

Vivien Leigh, Rüzgar Gibi Geçti için kostüm denemesi yaparken

" I can't think about that right now. If I do, I'll go crazy. I'll think about that tomorrow. " Scarlett

10 Ocak 2011 Pazartesi

1920'lere dönüş

Moda sektörü ve şov dünyası sözleşmiş gibi burlesk dansçılarının kostümlerine, püsküllü dizaltı elbiselere, uzun inci kolyelere yöneldi

Dior
Son ayların en merak edilen filmlerinden biri “Burlesque” idi. Türkiye'de vizyona giriş tarihi 21 Ocak olarak görünen filmde Christina Aguilera bir burlesk dansçısını canlandırıyor. Önümüzdeki yaz vizyona girmesi planlanan Fransız komedi filmi “Tournee”nin konusu ise bir burlesk dans topluluğu üyelerinin hayatları. Bütün bunların üstüne bir de Dior’un meşhur çanta modeli Lady Dior için geçtiğimiz günlerde yayınladığı kısa filmde Oscar'lı yıldız Marion Cottilard da baştan çıkarıcı bir burlesk dansçısı olarak kamera karşısına geçince, moda dünyasının da iyiden iyiye bu akımın etkisi altına girmeye başladığı kanıtlanmış oldu.

Bu aralar oldukça konuşulan bir başka film de, Immodesty Blaize isimli bir dansçının hayatının anlatıldığı “Burlesque Undressed” belgeseli. Ve tabii yayımlandığı ülkelerde çok ilgi gören “Boardwalk Empire” dizisini de unutmamak gerek.Yani şov dünyası fena halde 20’li yılların etkisi altına girdi. En çok öne çıkan unsurlar da kırmızı rujları, vaglı saçları, parıl parıl parlayan ihtişamlı kostümler oldu.



Kadınların isyan edip özgürleştiği dönem
Şimdilerde moda dünyasında yükselişe geçen 20’li yıllar (Amerika’da “The Jazz Age / Caz Devri” de denir) kadını imajı, 1. Dünya Savaşı’ndan sonra ekonomik, kültürel ve sosyal olarak değişen dünyanın bir sonucu olarak ortaya çıkmıştı. Çünkü savaştan sonra kadınlar, Viktoryen dönemin tutuculuğuna isyan edercesine özgürce giyinip gece kulüplerine gidiyor, ellerinde sigaralar ve içki kadehleriyle dans ediyorlardı. O dönemin dansçı kadınlarına ve moda anlayışına en güzel örneklerden biri de çizgi film karakteri Betty Boop.


Boardwalk Empire


Bu trend nasıl yakalanır?
Bu trende ayak uydurmak çok da kolay değil. Sokaklarda burlesk dansçısı gibi gezemeyeceğimize göre, bu stili detaylarla yakalamak gerekiyor. Örneğin kırmızı, ruj, siyah göz kalemi ve spreyle sabitlenmiş vaglı saçlar ile yarım ay manikürlü tırnaklar güzellik konusunda en büyük yardımcılarınız olacaktır. Düz ayakkabılara ve pantolonlara ise kesinlikle yer yok çünkü bu akımda kadınlar döneme göre modern ama yine de feminen görünüyorlardı. Diz altında biten dar etekler, püskül detayları ve ihtişamlı aksesuarlar ise en can alıcı noktalar.

8 Ocak 2011 Cumartesi

Yeni ikoncuk

Şarkıcılığı Rihanna’ya benzetilse de giyim tarzıyla Willow Smith, “geleceğin Lady Gaga’sı” olma yolunda.



Şarkısı “Whip My Hair” ile büyük çıkış yakaladı, şarkının klibini ise Lady Gaga’nın da kliplerinin yönetmeni olan Ray Kay çekti. Şimdiden tek başına çıkacağı turnenin ve yeni albümünün hazırlıklarını yapıyor, üstelik albüm için de
Beyonce, Rihanna gibi isimlerin de prodüktörlüğünü yapan Jay-Z ile anlaştı. 10 yaşında! Bahsettiğimiz kişi Will Smith'in kızı Willow Smith. Smith bugünlerde babasının meşhur şarkısı “Parents Just Don’t Understand”i yeniden yorumlamayı düşündüğünü söylediği açıklaması ile çok konuşuluyor. Ancak Willow ile ilgili en az yeni projeleri kadar ses getiren başka konular da var. Örneğin yeni saç modeli, London Sunday Times için yaptığı moda çekimi ya da stili ile ilgili yaptığı açıklamalar. “Küçük Rihanna” lakaplı Willow, bir moda ikonu olma yolunda hızlı adımlarla ilerliyor.
Aslında moda çevreleri ünlülerin çocuklarının dikkat çeken stillerine aşina. Tom Cruise ve Katie Holmes çiftinin kızları Suri’nin giydiği bir elbise ya da Madonna'nın kızı Lourdes’in moda koleksiyonu, internette moda bloglarını günlerce meşgul eden konuların başında gelebiliyor. Ama Willow onlardan farklı. Kendi başarıları ve bir kariyeri var; sadece babasının yanında olduğu için ilgi gördüğü günler geride kaldı. 10 yıllık bir yaşam süreci için “Geride kaldı” sözünü kullanmayı yersiz bulabilirsiniz. Ama karşınızdakinin de şu cümleyi kurduğunu unutmayın: “Eskiden elbise giymeyi seviyordum ama 9 yaşıma girince stilim değişti.” Rock şıklığını yansıtan ayakkabıları, leopar gibi çarpıcı desenleri, değişik gözlükleri, jean yelekleri ve deri pantolonları çok seven Willow, kıyafetlerinin kendi seçimi olduğunu ve genelde annesi Jada Smith ile birlikte karar verdiğini söylüyor. Ama bu özgün stilin yaratılmasında pek çok ünlünün de stilisti olan Mariel Haenn’in büyük payı olduğu da söyleniyor.



Ailesine kızanlar da var
Gerçi anne Jada’nın da çocuklarına “çocuk” kıyafetleri giydiren bir anne olmadığı da oldukça açık. Küçük moda ikonunun en sevdiği markaların başında Balmain, Armani
ersace geliyor. Fakat bu markaların beğendiği tasarımlarının kendi ölçüsünde olan modelleri bulunmadığı için bazı şeyleri küçülttürdüğü ya da kendine kıyafet çizip diktirdiği de söylentiler arasında. Zaten Smith ailesinin küçük üyesinin bu gidişle kendi markasını yaratması da an meselesi.
Kamera karşısındaki rahat tavrı, mükemmel dans yeteneği ve R&B şarkıları seslendirme konusundaki başarısı ile lakabı “Küçük Rihanna” ama Willow’un kıyafet konusundaki bazı seçimleri Lady Gaga’nın fütüristik kesimli kıyafetlerini andırıyor. Ayrıca onun yeteneğini Michael Jackson'un ocukluğuna benzetenler de var. Ama imajı, onun bir çocuk olduğunu unutturmak üzere. Hal böyle olunca hem ona hem ailesine kızan da çok kişi oluyor. Çocuklarını bu kadar erken yaşta çalıştırdığı (Willow’un abisi Jaden da filmlerde oynuyor) ve kariyerlerine onların istekleri ile değil kendi kararları doğrultusunda yönlendirdiği için Will Smith’i suçlayan bir kesim var.


“Aman Tanrım falan oldum!”
Willow, Dolce&Gabbana defilesini en ön sıradan izlerkenki duygularını “Sanki ben de bir moda ikonuymuşum gibi hissettim” diye anlatıyor. Markanın tasarımcısı ve ortağı Domenico Dolce’nin kendisi ile tanışmak istediği anı ise “Annem seslendi, ben de ona ‘Bir dakika!’ dedim çünkü cep telefonuma şarkı sözü yazmakla ilgileniyordum. Sonra karşımda Dolce’yi gördüm ve ‘Aman Tanrım!’ falan oldum” diye anlatıyor.

7 Ocak 2011 Cuma

Tüylerimi diken diken eden moda çekimi


Tom Ford'un misafir editörlük yaptığı Vogue Paris'in son sayısında sayfalarca yer alan moda çekiminden bir kareyi bile buraya koymak istemezdim, ama dergiyi görmeyenler varsa durumun saçmalığını daha iyi anlatabilmek istedim.

Evet kız çocukları evde annelerinin ayakkabılarını giyer, rujlarını sürer, takılarını takıp takıştırırlar, ama bu çocukların dünyanın en çok okunan dergilerinden birinde binlerce dolarlık kıyafetlerle, topuklu ayakkabılarla poz verebilecekleri anlamına gelmez.
Vogue'un bu çekimi eğlenceli ya da marjinal olduğunu düşündüğü için yaptığına eminim. Çocuk istismarı meselesini anmak bile istemiyorum o yüzden onu geçtim... Çocuklar, çocuk ya da büyük modası ile ilgili çekimlerde bu zorla verdirilen şuh pozlar yerine, kendilerine uygun şekilde yer alsalar daha iyi olmaz mı?

Not: Dergide 70 yaşında modeller de yer alıyor bu ay ve " hangi yaş makyaj yapmak için çok erkendir, ya da çok geç?" gibi sorular soruluyor. Anlatmak istedikleri şey neyse de, dikkat çekmek için başka yollar da bulunurdu.

6 Ocak 2011 Perşembe

Elisa zamanı

Moda dünyasının yeni göz bebeği Elisa Sednaoui, modellikten oyunculuğa doğru ilerleyen kariyerinde bütün dikkatleri üzerine çekiyor.

Elisa, Mısırlı bir babanın ve İtalyan bir annenin kızı. Roma’da doğmuş ama Mısır’da büyümüş, annesi ve babası boşandıktan sonra annesiyle birlikte Fransa’ya taşınmış. Dolayısıyla henüz 7 yaşındayken 5 dil konuşabiliyormuş. Annesi de gençken modellik yapmış olan Elisa’nın güzelliğinin genlerinden, farklı duruşunun ise multi-kültürel büyüme şeklinden geldiğini tahmin etmek zor değil. Annesinin daha sonra modelliği bırakıp cast ajansı işine girmesi ise Elisa’nın modellik kariyerinin başlamasına vesile olmuş. Çünkü o da annesinin yanında işe gittiği günlerden birinde keşfedilmiş. Yani moda, onun hayatına sonradan giren bir kavram değil. Hele ki amcasının ünlü fotoğrafçı Stephane Sednoui, vaftiz babasının ise Christian Louboutin olduğu düşünülürse! Elisa, bir röportajında “küçükken diplomat olmak istiyordum, moda endüstrisinde çalışacağımı hiç tahmin etmezdim. Ama oldu işte, hayatta size ne veriliyorsa onu alıyorsunuz.” diyor. Bu işi yapmak için her yıl yüzlerce genç kızın, bavullarına hayallerini de koyup New York’a taşındığını düşününecek olursak onların arasından sıyrılanlarda sahiden farklı bir şeyler olduğuna şüphe kalmıyor. Sizde ışık varsa zaten hemen farkediliyor. Yoksa, uğraşmak boşuna... Elisa da 14 yaşındayken başladığı modellik kariyerine profesyonel olarak devam etmek için okulu bitirmeyi bekliyor ve yüksek derecelerle mezun olduktan sonra 2006 yılının ortalarında New York’a taşınıyor. İlk büyük işini 2007’de H&M kampanyasıyla alıyor. Hemen arkasından Coach kataloğu, Victoria’s Secret modelliği geliyor. Love Moschino parfümünün ve Diesel’in yeni yüzü oluyor. Daha sonra bu markalarla olan anlaşmalarını yeniliyor.


Bütün bunlara rağmen asıl Elisa yılının 2010 olduğunu söylemek yanlış olmaz. Çünkü art arda dergi kapaklarına çıkması da, Karl Lagerfeld tarafından ilham perilerinden biri olarak ilan edilmesi de bu yıla denk geliyor. Lagerfeld demişken, Elisa’nın Chanel Resort koleksiyonu ve gözlük kampanyaları dışında Lagerfeld’in filmi Remember Now’da da yer aldığını hatırlatmadan geçmeyelim. Elisa’nın kariyerinin ilerleyişi modellikten oyunculuğa geçen arkadaşlarınınkine pek benzemiyor. Çünkü o, daha çok bağımsız sanat filmlerinde rol almayı tercih ediyor. Christopher Thompson’ın yazıp yönettiği “Bus Palladium” filmindeki rolüyle film festivallerinde aldığı övgüler onun doğru yolda ilerlediğini kanıtlıyor gibi. Lagerfeld’e olan hayranlığının ötesinde, Elisa Sednoui, en sevdiği moda tasarımcıları arasında; Stella McCartney, Sonia Rykiel, Gareth Pugh ve Haider Ackermann’ı sayıyor. Ama stilinden ilham aldığı kadın o bildik isimlerden biri değil, annesi. Her zaman şık giyinen kadınlara hayran olduğunu ama iş kendine geldiğine geldiğinde stilini biraz daha basit ve minimal tutmaya özen gösterdiğini de söyleyen Sednoui’nin çok yalın ama aynı zamanda çok çarpıcı bir güzelliği var ve onu doğal bıraktığı saçları, birkaç parça da aksesuarla süslüyor. Her zaman üzerinde taşıdığı tek aksesuarı ise yine annesinin kendisine 21. doğumgününde hediye ettiği yüzük. Elisa, klasik kesimli elbiseler ve güçlü dokusu olan materyallerle kusursuz ‘hanımefendi’ imajını güçlendirse de, vazgeçemediği siyah renk takıntısı ve deriye olan tutkusu, kendini her zaman rahat hissettiğini söylediği New York’un stiline olan etkisinin bir yansıması gibi. Kıyafetlerini, dantel gibi hoş detaylar ya da üç boyutlu çiçeklerle ilgi çekici hale getirmeyi seviyor. Hatta tek parça elbise giyse bile onu çok yönlü ve ilgi çekici göstermeyi başarıyor. Önce kırmızı halı, ardından reklam panoları ve şimdi de beyazperde. Şanslıyız ki, onu görmek için çok sebebimiz var.

3 Ocak 2011 Pazartesi

Boxing day izlenimleri

Umutsuz bir alışverişkolik olarak, her zaman televizyonlardan izlediğim 'boxing day'in nasıl bir şey olduğunu hep merak ederdim. Boxing day, Noel'den sonra her yerin indirime girdiği, insanların gece yarısı sıraya girdiği ve kadınların bir çift ayakkabı için birbirini ezdiği (o sıradan) günlerden birine deniyor. Yani Amerika'nın Black Friday'i gibi.





Sonunda Londra'da bir boxing day tecrübesi yaşama şansım oldu, ya da belki de şanssızlığım demeliyim. Büyük indirim olayı özellikle Selfridges'de büyük coşkuyla yaşanıyordu:) yukarıda gördüğünüz fotoğraflar da Selfridges mağazasının önü ve içi.
İçeri girmek için kapıda insanların oluşturduğu kuyruk, ben diyeyim 3 siz deyin 4 kilometreydi:) ee kapıya "neredeyse bedava" diye yazılar asmışlar. Modaseverler beklemesin de n'apsın?

Ben mi? Ben tabii ki sıra beklemedim. Alışveriş aşkım ne kadar büyük olursa olsun sıra beklemeye hiç tahammül edemiyorum. Ama içeri sıra beklemeden girmenin bir yolunu buldum. İnanın kimsenin hakkını yemedim, kimseyi öldürmedim:) ama girdim işte! (tamam belki biraz kaynak yapmış olabilirim)
İçerde gerçekten izdiham vardı. İndirim oranları ise sahiden çok büyüktü. Özellikle sezon başında bakıp iç geçirdiğimiz o tasarımcı elinden çıkma parçalar ve ayakkabılar için.
Zaten o gün Londra'da elinde sarı renkli Selfridges poşeti olmayan yok gibiydi. Ben hariç. Ne aldın derseniz, hiçbir şey. Çünkü sadece 15 dakika dayanabildim.
İndirimden alışveriş yapamıyorum da... :P :)

Moda ve sosyal medya meraklıları buraya!


Aslında başlık biraz yanlış oldu. Çünkü günümüzde modayla bir şekilde ilgileniyorsanız, modanın sosyal medya tarafını göz ardı etmek imkansız. Yaprak Aras'ı ise zaten tanıyorsunuz, kendisi Sabah gazetesinin moda editörü ve çok sevdiğimiz trendometre.com'un yaratıcısı. İşte çok sevindiğim ve sizlerle paylaşmak istediğim haber de bu! Yaprak, 29 Ocak'ta İMA'da hepimizi oldukça ilgilendiren bu konu ile ilgili bir workshop verecek.
Sosyal medyayı çok sık kullanmamıza rağmen, onun farkında olmadığımız pek çok yönü var. Bu yüzden ben şahsen mutlaka gideceğim.
Moda ve Sosyal Medya Nasıl Bir Araya geliyor?
Markaların Sosyal Medyada Olması Neden Şart?
Tasarımcılar ve Markalar için Sosyal Platformlar
Türkiye'deki Sosyal Medya Ajansları ve Yaptıklarına Örnekler
Online Alışverişteki Yeni Eğilimler gibi konularda daha fazla bilgi ve fikir sahibi olmak istiyorsanız size de o gün İma'da olmanızı öneririm.


29 Ocak 2011
Saat: 10.00/13.00/ 14.00-16.00
Kayıt için: 212 219 41 41

2 Ocak 2011 Pazar

Kralların kumaşı: Kadife

Ortaçağdan beri kralların, sultanların vazgeçemediği kadife yine çok gözde olduğu bir kış geçiriyor.


Alexander Wang
Rachel Roy
Zac Posen

Angelina Jolie, Turist filminin galası için gittiği Berlin’de Versace elbise, Roma’da Ferragamo ceket ve ardından İspanya’da yine Versace marka etek giydi. Peki bu üç kıyafetin de ortak özellikleri neydi? Hepsinin kadife olması. Tercihlerine bakılırsa Angelina Jolie son günlerde kadifeye oldukça takılmış. Elbette güzel yıldızın bir bildiği var. Çünkü kadife bu kış gerçekten çok moda. Aslında genelde çok dikkat çeken moda trendleri model ya da kesim tasarımı ile ilgili olur. Ama kadifenin o kadar güçlü bir etkisi var ki, dokunduğu her yerde ilk dikkat çeken o oluyor ve hiçbir zaman modası tam olarak geçmiyor. Moda dünyasını bir kaç yılda bir etkili şekilde yoklayan bu kumaş, geçen kış kendini göstermeye başlamıştı, bu sezon ise yine altın çağlarından birini yaşıyor.

İlk kez Harun Reşid zamanında kullanıldı

Kadife giyerken aksesuarlar tercihlerinde minimal olmak gerekiyor. Zira zaten soyluluk ve asaletle özdeşleştirilen bu kumaşla, Ortaçağ’dan bugüne ışınlanmış gibi görünmeniz olası. Ortaçağ demişken, kadifenin bugünlerde bile bize saray kostümlerini anımsatıyor olması boşuna değil elbette. Birçok kaynak, kadifenin ilk kez Harun Reşid yönetimi sırasında Bağdat’ta ortaya çıktığını söylüyor. Daha sonra bu kumaş Venedik ve Endülüs’e ihraç ediliyor ve böylece Avrupa’da da lüks bir kumaş olarak saraylarda, hatta ticari bir araç olarak takaslarda bile kullanılmaya başlıyor.

II. Richard kadifeyle gömülmek istedi

Pek çok sultanın özel günlerde kadife kaftan giymeyi tercih ettiği de bilinirken, İngiltere Kralı 2. Richard’ın da öldüğünde kadife kıyafetle gömülmek istediğini vasiyet ettiği rivayetler arasında... Bu yüzden kadife için sık sık ‘krallara layık kumaş’ yakıştırmasının yapıldığını da duymuşsunuzdur. Pürüzsüz yapısıyla ışığı çok iyi yansıtan bu kumaşın biraz riskli ve cesaret gerektiren bir malzeme olduğunu da söylemekte yarar var. Çünkü iddialı kadife pek hata kabul etmiyor. Üstelik kalın dokulu olduğu için giyeni olduğundan daha kilolu da gösterebilir.

En çok siyah, bordo ve lacivert görülüyor
Sıcak görünümü ve zengin dokusuyla kış mevsimine en çok yakışan kumaşlardan biri olan kadifenin kendini en çok gösterdiği renkler ise, yine siyah, bordo, lacivert ya da bej gibi kışın çok tercih edilen renkler. Zaten Alexander Wang, Zac Posen, Dolce&Gabbana gibi meşhur moda tasarımcılarının kış koleksiyonlarına baktığımızda da kadifeyi bu renklerde kullanmayı tercih ettiklerini görüyoruz.