29 Ağustos 2010 Pazar

Machka Sonbahar-kış koleksiyonu/Asi Ruhlu Alice

Sonbahar-kış sezonunda, Machka kadınının her zamanki zarafetine bir parça da asilik eklendi. Markanın kreatif direktörü Hilal Tunç yeni koleksiyonu anlatıyor...

Mackha’nın Sonbahar/Kış 2010 koleksiyonun lookbook çekimlerinde gördüğüm kadarıyla Machka kadını bu sezon Harikalar Diyarı’nın Alice’inden, küçük serseriye dönüşecek. İpek emprime kumaşlar, gabardinler, kristal taşlarla bezenmiş elbiselerle en az her zamanki kadar kadınsı ve zarif. Ama kürklü yakaları, deri eldivenleri ve yelekleriyle bu defa biraz da asi. İsveç’li Catherine Sjocrana’nın modellik yaptığı çekimde, markanın kreatif direktörü Hilal Tunç, yeni koleksiyonun detaylarını verdi.

Machka’nın Sonbahar/Kış 2010 koleksiyonunu anlatır mısınız?

Teknik deteylardan bahsedecek olursak, renklerimiz aslında her zaman olduğu gibi koyu renkler. Yani gri kullanıyorsak en koyusunu, kahverengi kullanıyorsak onun da en koyusunu tercih ettik. Bunların yanına da eş olarak hep parlak renkler ekledik. Sarılarımız, mavilerimiz, kırmızılarımz var ama onlarda seçtiklerimiz de hep o tonların en parlakları oldu. Onların bir araya gelişlerinde, geçişleri sağlamak için de bazen desenler bazen armürler kullandık. Geçilerde lame ve doreyi de görebilirsiniz. Bir de bu sezon fazlasıyla jakarlı kumaşlar kullanıldı.Daha çok eski dönem kumaşları gibi... Ama parlak renklerden sadece hareket kazandırmak maksadıyla yararlandık. Parıl parıl bir koleksiyon olduğunu söyleyemeyiz.

Çekimlerde 45 parça çekildi. Onlara bakarak Machka kadınının biraz renklendiğini söyleyebilir miyiz?

Biraz renklendi diyebiliriz evet. Aslında Machka’da her zaman, özellikle de yazları pudra tonları, renk paletinin en yumuşak tonlarında kullanılıyordu. Kışın da siyahlarla beraber biraz asil, ağır diyebileceğimiz yeşiller, kremler, kırmızının şarap rengine kaçan tonları vardı. Ama aslında hiçbir zaman renksiz bir marka olmadı. Bu sezon birazcık desenlerle hareketlendi jakar dediğimiz kumaşları çok fazla kullandık.

Renkler dışında tasarımlar da eskisi kadar ‘cici’ değiller sanki?

Form olarak daraldık bir de artık evet. Daha kadınsı sülüetlerimiz olmaya başladı. Bu sezonun genel minimalizm etkisi Machka’da da hissediliyor. Çünkü sizin de bildiğiniz gibi Machka’nın parizyen görüntüsü üzerinde şirinlik, sempatiklik kazandıran tüller, farklı boyutlarda kullanılmış kabarık etekler, kabarık kollar vardı. Tabii ki yine kabarık eteklerimiz var ama eskisi kadar romantik değil artık. Karpuz kollar bile şevimli bir şekilde değil sert kumaşlarla heykelsi bir görünüm oluşturmak için tasarlandılar. Üzerleri tekrar tekrar telalandı. Yani Mackha artık biraz daha sert görünüyor ama yine de içi yumuşak.

Özellikle bluzlar ve elbiselerde mücevher görünümlü taşlar çok sık kullanılmış. Bizi ışıl ışıl bir kış mı bekliyor?

Bu sezon en önemli detaylarından biri elbiselerin hepsinin adeta birer mimari yapı gibi görünüyor olmaları. Her biri için farklı farklı kuplar yaratıldı. Bunun dışında o kumaşları destekleyecek zengin aksesuarlar da kullanıldı. Hepsi el yapımı ve mücevher değerinde olan işlemeler bunlar. Bazıları aksesuar gibi çıkartılıp başka bir yere de takılabiliyor. Bazıları da elbiseye ait. Sadece elbise değil aslında mücevherle beraber derdimiz, günlük olarak da kullanılabilcek ışıltılar tasarlamak oldu. Kristallerin, ışıltılı aksesuarların sadece gecenin ve özel davetlerin tekelinden çıktığı bir koleksiyon oldu diyebilirim. Yani isteyen gündüz de giysin, ama şık olsun. Tabii bunlar kullanılan materyalle de alakalı. Koleksiyon gibi kullanılan taşlar minimale yakın.Böyle olunca da kişinin stiline, özgünlüğüne bağlı olarak her zaman kullanılabiliyor.

Bu koleksiyon nelerden etkilenerek oluşturuldu?

Aslında trendler, akımlar değişse de Mackha her zaman kendi stilini ve müşteri portföyünü koruyor. Tabii tasarımcı markası olmasının da bunda etkisi var. Ama her sezon değişen döngüden, teknolojiden modadan, sanattan biz de etkileniyoruz. Bu yıl keskin e line’lar var. Bunlar silüetle değişen detaylar ama aslı her zaman varolan Machka.

Lookbook çekiminizin konsepti de farklı bu defa...

Bugüne kadar kampanya çekimlerimiz hep bir mekanda geçen ve kendi içinde romantik bir hikayesi olan çekimlerdi. İlk defa bu çekim biraz daha yalın, biraz daha minimal oldu. Kullandığımız mankende, onun saçında, makyajının renklerinde yalınlık daha fazla hissediliyor. Abartılı bir şeyler kullanmak istemiyoruz. O yüzden modelin saçı, makyajı da çok sade. Kıyafetlerdeki tonlar zaten fazlasıyla belirgin olduğu için sade bir makyaj abartıya gerek yok.

Neden bu sezon markanın bilinen çizgisinin dışına çıkmayı tercih ettiniz?

Hayat değişimdir. Dünya o kadar çabuk değişiyor ki... Globalizm herkesi etkiliyor biz de bu bünye olarak elimizdeki 4 marka için sürekli yeni yatırımlar yapıyoruz. Elimizden geldiği kadar dünya ne yöne gidiyor görmeye çalışıyoruz. Sadece moda açısından da değil... Kadınların istekleri değişiyor. Sürekli aynı şeyleri yaparsanız insanların sizden beklentisi düşüyor. Değişimimiz hep devam edecek. Yeniliklere açığız. Bizim için değişmek aslında radikal bir karar değil. Machka da global etkiyle varolan bir marka olduğu için bundan sonra da değişicek.

Ayşim Özgür, Harper's Bazaar Ağustos 2010
İzinsiz kullanılamaz.

28 Ağustos 2010 Cumartesi

Ben Hermès eşarbımı böyle kullanıyorum

Hermès’in J’aime Mon Carre (Eşarbımı Seviyorum) adlı internet sitesinde;markanın meraklılarının, eşarpları kendi stillerine uyarlayarak kullandıkları fotoğrafları yer alıyor.


Lüks markalar, interaktif internet kampanyaları yoluyla simgeleri haline ürünlerinin ününü çağa ayak uydurarak yaşatmaya devam ediyorlar. Geçtiğimiz yıl Burberry markası, meşhur trençkotları için “Art of the Trench” adlı bir sosyal ağ oluşturmuştu. Bu ağa, sokaklarda Burberry marka trençkot giyen kişilerin fotoğrafları yüklenebiliyor, böylece marka da uzun süre kendi kendine gelişen bir reklam kampanyası yapmış oluyordu.
Amaç markaya genç bir imaj vermek
Lüks modaevi Hermès de markasına daha genç bir imaj yaratmak üzere J’aime Mon Carre (Eşarbımı Seviyorum) adında bir internet sitesi açtı. Markanın
Londra, Paris, New York ve Tokyo’da yaşayan tutkunları Hermès eşarpları kendi stillerine uyarlayarak fotoğraflarını çekiyor ve bu fotoğrafları siteye yolluyorlar. Kampanyanın amacı, hem 27 Eylül’de Paris Colette mağazasında satılmaya başlanacak olan koleksiyonun tanıtımını yapmak hem de Hermès eşarpların kullanım alanlarının ne kadar geniş olabileceğini insanlara göstererek, onlara ilham kaynağı olmak.Elbette, markayı internet sayesinde gençlere yakınlaştırmak ve sıkıcılıktan uzak bir imaj yaratmak da önemli bir etken. Çünkü bu fotoğraflar sokak stilini yansıtıyor ve modellik yapan eşarp tutkunları, eşarplarını klasik etek-ceket takımlarla değil, jean pantolonlarla, yırtık tişörtlerle, renkli güneş gözlükleriyle kombinliyorlar.
Siteye gelen fotoğraflarda çok değişik stillere rastlanıyor. Birkaç tane eşarbı örüp saçına toka, bileğine dolayıp kendine bileklik yapan da var beline kemer yapan da. Hatta bu lüks eşarplardan kendine gecelik yaptığını iddia eden bile var. Bazı kızlar da eşarbını erkek arkadaşıyla ortak kullandığını söylüyor.

Logosundaki at arabasının nedeni
Hermès’in logosunda at arabası olmasının sebebi, markanın 1837 yılında Thierry Hermès tarafından koşum takımları ve eyer imal atölyesi olarak kurulmuş olması

Ona “Giyilebilir sanat” diyorlar
Markanın böyle bir kampanya için fularlarını seçiyor olması da önemli. Elbette fular başka ürünlere göre daha kolay alınabilir, taşınabilir ve pek çok stile uyarlanabilir bir şey ama, Hermès’in ipek fularları, moda dünyası için sadece bir fular olmaktan çok daha öte anlamlar taşıyor. Hatta “giyilebilir sanat” olarak adlandırılıyor. Geçtiğimiz yıl bu ipek eşarpları konu alan, “The Hermès Scarf: History & Mystique” adlı bir kitap bile piyasaya çıkmıştı.

Paris’te yılbaşında her 20 saniyede bir eşarp satılıyor
İlk defa 1937 yılında üretilen fularlar, zamanla hem ünlü modaevinin hem de lüks bir yaşam stilinin simgesi haline geldiler. Bir zamanlar Grace Kelly ve Audrey Hepburn gibi stil ikonlarının da tutkun olduğu el boyaması Hermès fularlar, adeta yirminci yüzyılın şıklık anlayışının göstergesi olmuşlardı. Her yıl iki koleksiyon halinde piyasaya sürülen, prestij ve şıklık sembolü fularların; at, sancak ve askeri bröveler gibi popüler hale gelen motifleri var.
İpek Hermès eşarplar 90 cmx90 cm boyutlarında olup 65 gram ağırlığında. Eşarpların tümü el yapımı. Üzelerinde yer alan motiflerde Fransız İhtilali’nden Fransız mutfağına kadar birçok değişik konuya yer veriliyor. Hermès, yılda iki yeni eşarp koleksiyonu satışa sunuyor. Paris’te yılbaşı döneminde her 20 saniyede bir Hermès eşarbı satılıyor. Hermès eşarp tutkunu ünlüler arasında
Kraliçe Elizabeth, Hillary Clinton, Sharon Stone, Sarah Jessica Parker ve Madonna var.

26 Ağustos 2010 Perşembe

İstanbul Moda Hastası

Malum gün moda günü. İstanbul Moda Haftası başladı, modayla ilgilenen herkesi bir telaş, heyecan sardı.
Dün de İstanbul Modern'de Dice Kayek sergisinin açılışı vardı. Sergideki favorilerim; Lokum, Kumru, Dolmabahçe ve Ayasofya oldu. Dice Kayek imzalı 'giyilebilir sanat eserleri' Elif Şafak notlarıyla yer alıyor sergide. Müzedeki Hüseyin Çağlayan sergisi ise hâlâ devam ediyor bir yandan, ve o açılış sırasında müzenin duvarında ne yazıyordu bakın.

Belki de asıl modern sanat bu.
Yorumu size bırakıyorum
:)

24 Ağustos 2010 Salı

Kusursuz cazibe Diane Kruger ve beyaz tutkusu

Diane Kruger, her geçen gün mesleğiyle ilgili daha çok saygı görmeye devam ederken sürekli yenilenen ama kendinden asla ödün vermeyen istikrarlı stiliyle de göz kamaştırıyor

Truva filminin çekimlerine başlandığı zaman Truvalı Helen rolünü Nicole Kidman’ın elinden Diane Kruger isimli bir kızın aldığı haberleri çıkınca, herkes onun kim olduğunu çok merak etmişti. Filmin fragmanlarını, afişlerini ve en nihayetinde de kendisini görenler mitolojik bir dünya savaşına sebep olan bir kadını canlandıran Diane Kruger’in gerçekten de bu rolü hakedecek kadar genç, yetenekli ve güzel, hatta çok güzel olduğuna ikna oldular.


Aradan hemen hemen yedi yıl geçti. Şimdilerde 30’lu yaşlarının ortasında olan bu güzel yıldızın özellikle kırmızı halı seçimlerinde elbiselerinden tutun da saç modeline kadar eski Hollywood ihtişamını ve ışıltısını hissettiren bir şeyler var. Zaten çoğu zaman tercih ettiği vintage elbiseler de bunun kanıtı. Diane Kruger’in özellikle gece davetlerinde ve festivallerde tercih ettiği favori moda tasarımcısı da hiç şaşırtıcı olmayan bir isim: Karl Lagerfeld. Diane’in Alman asıllı olmasına rağmen uzun yıllar Londra’da eğitim görmüş olmasının ise her zaman ölçülü ama asla sıradan ve sıkıcı olmayan stil anlayışına etkisi olduğu tartışılmaz.

Özellikle son birkaç yıldır Amerika’da da stiliyle çok konuşuluyor ve dergilerin kapaklarında yer alıyor ama ne olursa olsun onun her görüntüsünde Avrupa etkisini hissedebilirsiniz. Zaten çok sevdiği diğer modaevleri de Armani, Versace ve Yves Saint Lauren. Şık olmak kadar rahat olmanın da önemli oldunu savunan aktris, iki yıl önce Venedik film festivaline katılırken giydiği korseli elbise için “ Mükemmel bir elbiseydi ama o gece anladım ki, gerçek hayattan ziyade podyum için uygun. Çünkü o kadar sıkıydı ki neredeyse içinde bayılıyordum.” diyor.

Diane Kruger’in seçimlerine bakacak olursak, en sevdiği rengin kesinlikle beyaz olduğunu söyleyebiliriz. Bu sezonun tepeden tırnağa beyaz giyinme trendini o neredeyse yıllardır uyguluyor. Geçtiğimiz yıl Costume Institute Gala yemeğine katılırken giydiği beyaz, mini Chanel Haute Couture elbisesiyle kırmızı halıda bir kuğuyu andırıyordu. Bu yılki Costume Institute davetine yine bembeyaz bir elbiseyle katıldı ancak bu defa tercihini Calvin Klein’dan yana kullandı. Üzerinde hiçbir aksesuar kullanmadan giydiği elbiseyle Diane, “ Less is more“ sözünün vücut bumuş hali gibiydi. Zaten o elbiseyi de başkası kolay kolay taşıyamazdı.


İşte size bir stil bilmecesi: Diane Kruger’in akıllara kazınan en önemli üç seçiminin, yani; 2005 yılında giydiği Roberto Cavalli ,2006 yılında giydiği Chanel Haute Couture ve 2009’daki sırt dekolteli Marchesa elbisesinin bembeyaz olmaları dışındaki ortak özellikleri nedir? Hepsinin Cannes film festivali’nde giyilmiş olmaları! Ama bu şaşırtıcı değil. Çünkü o, daha 2004 yılında Truva filmiyle Orlando Bloom’un kollarında Cannes’a katıldığında da tercihi bembeyaz bir Chanel’den yana kullanmıştı.

Gece davetlerinde göz alıcı elbiselerden vazgeçmeyen Diane, günlük hayatında da sık sık etek ve elbise giyiyor ama onun günlük stilini oluşturan asıl anahtar parçalar jeanler, şortlar ve harem pantolonlar. Bütün bu parçaların genelde yüksek belli modellerini tercih ediyor ve onları dökümlü blazer ceketleriyle, oversize hırkalarıyla kombinliyor. Her zaman onunla birlikte olan vazgeçilmez aksesuarları ise, fötr şapkaları, zincir saplı çantaları ve ışıl ışıl mavi gözleri.

Ayşim Özgür, Harper's Bazaar Ağustos 2010
Fotoğraflar: Fashionspot

15 Ağustos 2010 Pazar

Şimdi moda "dört göz" olmak!

Kim bilir kaç kişiye okul yıllarında kalın çerçeveli gözlükleri yüzünden “dört göz” lakabı takılmıştır? Eğer siz de güzelliğinizi ve imajınızı bozmamak uğruna gözlük takmayıp lens takanlardan veya gözlerinizi kırpıştırıp etrafa bakanlardansanız kalın çerçeveli gözlüklerinizi artık oldukları yerden çıkarabilirsiniz

Amerika’da son zamanlarda “geek şıklığı” diye bir kavram oluştu. Aslında “geek” ve şıklık kelimelerinin yan yana geliyor olmaları biraz ironik. Çünkü geek kelimesi Türkçe’deki inek lakabına karşılık geliyor. Yani okulda sadece derslerle ilgilenen, sosyal hayatı bilgisayar oyunları ve çizgi romanlardan ibaret olan, dolayısıyla moda ve trendlerle de pek ilgisi olmayan tipler bunlar. Bu modayı takip eden bu “inek” gençlerin giydiği ekose gömlekler, pileli etekler, hırkalar rağbet görüyor. Hal böyle olunca bu stilin en önemli ve bazen mecburi aksesuarı da numaralı gözlükler. Çünkü gözlük kolayca alınıp taşınabilen bir aksesuar ve takan kişinin imajını anında değiştirilebilme etkisine sahip. Düşünün, Clark Kent bile kocaman gözlüklerini çıkarmadan Süperman olamıyordu!

Zaten gözlük yerine lens kullananlar için bile bu gözlüklerin havalı bir aksesuar haline gelmesinde hiç kuşkusuz ki ünlülerin etkisi büyük. Son aylarda bu gözlüklerden Madonna, Britney Spears, Scarlett Johansson, Mary-Kate Olsen ve Johny Depp gibi aslında hiç de “inek görünümlü” olmayan isimler bile taktı. Hatta Taylor Swift “You Belong to Me” şarkısının klibinde büyük çerçeveli gözlükler kullandı. Justin Timberlake de katıldığı bir gala davetinde Cary Grant’in hafızalardan silinmeyen gözlüklü halini hatırlattı.
Moda tasarımcısı Tom
Ford’un yönetmenliğini yaptığı “Tek Başına Bir Adam” filminde Colin Firth’ün taktığı gözlükler de çok ilgi görmüş olmalı ki, Tom Ford sonbahar-kış 2010 gözlük koleksiyonunda bu modele bolca yer verdi. İki yıl önce podyumlarda bu trendin başlangıç sinyallerini veren moda tasarımcısı ise Michael Kors’tu.




Numarasız çerçeveli gözlükler de var
Eğer gözleriniz gerçekten bozuksa belki de hayatınızda ilk defa kendinizi bu konuda şanslı hissedebilirsiniz. Ama gözleri bozuk olmadığı halde bu trende ayak uydurmak isteyenler de üzülmesin. Henüz
Türkiye’de yok ama Londrave New York’ta bazı gözlük üreticileri bu soruna da çözüm bulmuşlar ve numaralı gibi görünen numarasız gözlükler üretmişler. Yani kalın çerçeveli bazı gözlüklerin camları aslında numarasız. Zaten bu gözlüklerden takan çoğu ünlü ismin de gözlüklerinin numaralıymış gibi görünen sahte gözlükler olduğu tahmin ediliyor. Yani her şey daha entelektüel bir imaj yaratmak uğruna!

Ayşim Özgür, Milliyet Cumartesi

11 Ağustos 2010 Çarşamba

İkoncan(!) paleti

Bu paletleri kim hangi akla hizmet yapmış bilmiyorum ama çok hoşuma gittiği kesin!
En çok da annemin fotoğrafı bana yollarken attığı "İkocan paleti" başlığını sevdim.

Ben tatildeyim, biraz geç kaldım
:)

8 Ağustos 2010 Pazar

Saçlarda Avatar Örgüsü

Bu yazın en önemli saç trendlerinden biri, saçları gevşek biçimde örüp omuz üzerinden bırakmak. Bu saç modelini kadınlara hatırlatan ise “Avatar” filminden başkası değil!



Yaz günlerinde kadınların en büyük dertlerinden biri de sıcak ve nemli havadan etkilenen saçlarını şekle sokmak. Saçları açık bıraksanız bunalıyorsunuz, toplasanız fazla salaş bir görüntü oluyor. Neyse ki örgü bu yazın en önemli saç trendlerinden biri. Ama elbette örgünün de ne şekilde olduğu önemli. Modaya uymak istiyorsanız saç örgünüz mutlaka yandan olmalı!
Ama örgünün birdenbire bu
kadar tutulmasının çıkış noktası bu defa moda değil sinema. Çünkü hem Türkiye’de hem de Amerika’da saç tasarımcıları ve stil danışmanları örgülü saç modasında “Avatar” filminin etkisi olduğunu söylüyorlar. Hem filmdeki kahramanların saç modelleri öyle olduğu için,hem de filmin verdiği doğallık mesajını örgülü saçların rahatlığıyla bağdaştırdıkları için. Bu saç modeli kullananı fön çektirme derdinden kurtarıyor ama şüphesiz ki güzel bir örgü için gereken uzunlukta ve gürlükte saçlara çok az kişi sahip. Bu yüzden bir kereye mahsus olarak saçlarınıza kaynak ya da çıtçıt yaptırmanız gerekebilir.



Yandan örgü modelini yaz defilesinde ilk kullanan markalardan biri Miu Miu olmuştu.

”Cılız saçlılara asla tavsiye etmem, kuyruk görüntüsü verebilir”
Ceyda Balaban (Stil danışmanı)
-
Örgü saç modelleri genelde etnik ve bohem bir hava yaratırlar. Özellikle yandan ve dağınık olanları. Aslında çok klasik olan bu saç modelini eğer doğru kıyafetlerle kullanırsanız çok
hoş bir gorüntü elde edebilirsiniz. Bu tür saçlar genel olarak ağır kıyafetlerde daha taze ve sade bir görüntü yaratmak için uygundur.
-Bohem saç modelleri kişinin karakteri ile ilgili de çok sey anlatırlar. Yumuşak ve akıcı bir görüntü sağlarlar. Ayrıca özenip süslenilmiş imajindan kurtulmanıza, stilinizi daha sağlam hale getirmenize yardımcı olurlar. Bence bu model için gerçekten uzun saçlara sahip olmanız gerekir. Saçlar uzun olmasının yanı sıra bir de gür ise daha güzel durur tabii... Cılız saçta örgüyü asla tavsiye etmem çünkü kuyruk görüntüsü verme riski vardır.
-Bu modelin saçları sarı ya da açık kumral olanlarda daha iyi durduğunu düşünüyorum ama örgüler değişik saç tonlarıyla da güzel bir harmoni yaratir. Bu model saçı kullanmanın bir yaş sınırı olduğunu düşünmüyorum. Eğer stil sahibi biriyseniz her şekilde uyacaktır. Bu arada yandan örgü modelinde “Avatar” etkisi de oldukça hissediliyor.



“Koyu saçlarda örgü kaybolur, bu model açık renk saçlılara uygun”
Ahmet Ağırbaş (Saç tasarımcısı)

-Bu saç modelinin özellikle
Hollywood yıldızları tarafından çok tutulmasının sebebi onların kendilerine olan güvenleri. Çünkü artık saç stilleri uğraşılmamış hissi veren, salaş ve rahat modellere doğru gidiyor. Bunun şu an karşımıza çıkan hali de örgü. Yani işin özünde rahatlık yatıyor. Zaten küresel ısınmayla birlikte insanlar bilinçlenmek zorunda kaldılar ve doğal olana yöneliyorlar. Dolayısıyla saç renkleri ve kesimleri de öyle...
-Tabii bunda sinemanın da etkisi var. Bu saç modelinde hem “Avatar” filmindeki saçların hem de filmin verdiği mesajların etkili olduğunu düşünüyorum. Yani artık bilinçli olan herkes özüne ve çevreye dönmeye çalışıyor.
İstanbul’daki gibi gündüz yapılı saçlarla, fönlü modellerle gezenlerle Avrupa’da artık dalga geçiyorlar. Bence bu saç modeli de o ruhu taşıyan, natürel yaşamayı seven, giyim stili de öyle olan insanlara yakışır.
- Koyu renk saçlarda örgü kendini çok iyi gösteremez ve kaybolur. Bu yüzden açık renk saçlara sahip olanlar tercih etmeli. Tabii kısa saçta da iyi durmaz. Kendini genç hisseden insanlara da yakışır ama gençlerin kendi kendilerine bu modeli evde yapabileceklerini sanmıyorum. Yeni nesil ayakkabılarını bile zor bağlıyor, saçını nasıl örsün!

“Yandan örgüler sıkı değil dağınık ve doğal yapılırsa güzel durur”
Yıldırım Özdemir (Saç tasarımcısı)

-Yandan örgü modeli bu yılın saç trendleri arasında göze çarpıyor. En son
Oscar töreninde birçok ünlü tarafından tercih edildi. Defilelerde de kullanıldı ve görünen o ki, moda tasarımcılarının da ilham kaynağı oldu.
-Karamel tonlarında ve açık tonlardaki saçlara uygulandığında saç tutamları ve saçın dokusu daha belirgin bir hal alır. Böylece model daha güzel görünür. Tabii saçın uzunluğu da bu modelde önemli bir etken. Bu tarz örgüler ne kadar dağınık yapılırsa o kadar doğal ve kullanışlı olur. Diğer örgü modeller genelde sıkı ve toplu yapılıyor ama bu yandan yapılan salaş örgüler kişiyi daha özgür ve rahat hissettirecektir.
-Bu saç modelini uygulamak isteyen herkes uzun saçlarını evde bir yanına atarak klasik örgü yapıp daha sonra bunları biraz dağıtarak şekil verebilir. Son olarak bir parça sprey ile sabitleyebilirler.
- Çok çabuk değişen moda akımları ile birlikte ileride bu saçın farklı versiyonlarının da gündeme gelebileceğini düşünüyorum.




Ayşim Özgür, Milliyet Cumartesi

7 Ağustos 2010 Cumartesi

Yıldırım Aşkı


Bu Marc by Marc Jacobs çantayı bugün Beymen Blender'da gördüğümde yıldırım aşkına inandım. Daha önce nasıl farketmedim? Kalp şeklinde ama görünce "Ayy ne şekeer" çığlıkları attıran cinsten değil.

Nirvana'nın şarkısı geldi aklıma:

"I've been locked inside your heart-shaped box for weeks"



fotoğraf: allhandbagfashion

4 Ağustos 2010 Çarşamba

Ayaklara en çok botoks ve bilek inceltme yapılıyor

Ayaklara yapılan estetik müdahaleler terlemeye karşı botokstan başlıyor, yapay taban enjeksiyonuna kadar varıyor


Bütün kış kalın botların, çizmelerin içinde kapalı kalan ayaklar da yaz gelince özgürlüğünü ilan ediyor. Ayakkabı mağazalarının vitrinlerine birbirinden şık stilettolar, sandaletlerart arda diziliyor. Jimmy Choo, Christian Louboutin, Manolo Blahnik gibi meşhur ayakkabı tasarımcılarının yüksek topuklu, açık ayakkabı modelleri kadınların rüyalarını süslüyor.
Görenleri kıskandırmak için sadece güzel ayakkabıları ayağa geçirmek yetmiyor, ayakların da güzel görünmesi şart. Hatta pedikür yaptırmak bile yeterli değil. Çünkü ayak güzelliğine o kadar çok önem veriliyor ki, kadınlar bu uğurda ayak estetiği operasyonları yaptırıyorlar. Pek çok estetik trendi gibi bunun çıkışı yeri
Los Angeles. Ve Amerika’da kadınlar ayaklarının en çok Sarah Jessica Parker, Jessica Alba, Jennifer Connelly gibi ünlü yıldızların ayaklarına benzemesini istiyorlar.
Kadınlar ayaklarını onların ayaklarına benzetmek isterken, pek çok Hollywood yıldızının da en çok başvurduğu ayak operasyonlarından birinin ayak bileği inceltilmesi olduğu biliniyor. Marilyn Monroe’nun da altı ayak parmağı olduğu ve bu yüzden ayaklarından utandığı rivayet ediliyor ama ayaklarınızı çirkin buluyorsanız artık plastik cerrahide bunun da çözümü var. Amerika’da ayakların güzelleşmesi için başvurulan yöntemler arasında, topuklu ayakkabı giyerken ağrı ve sızlama olmaması için ayaklara “yapay ayak tabanı enjeksiyonu” uygulaması bile var. Fakat Türkiye'de doktorlar henüz böyle bir taleple karşılaşmadıklarını söylüyorlar. Ayak estetiği konusunda sıklıkla karşılaşılan diğer talepler; parmak düzeltme, bilek inceltme, botoks ve kemik törpülenmesi.
Tabii ayak vücudun bütün ağırlığını taşıyan çok hassas bir organ olduğu için bütün uzmanlar bu tür uygulamalar yapılırken çok hassas ve dikkatli olunması gerektiğini vurguluyor.

“Damarların görünmemesi için yağ ve kök hücre enjekte ediyoruz”

Prof. Dr. Cihat Nazmi Baran (Yeditepe Üniversitesi)
Ayak estetiğinin olmazsa olmazları arasında; smart lipo, jet peeling ve kılcal damar tedavisi gibi uygulamalar yer alıyor. Yaşlanma veya
cilt inceliği neticesinde iskelet modelin çok fazla ortaya çıkması, derinin buruşuk ve yıpranmış bir görünüm alması gibi sorunlarla da sıklıkla karşılaşıyoruz. Cilt altı damar yapılarının görünür hale gelmesini engellemek için yağ ve kök hücre enjeksiyonu da yaptığımız uygulamalardan biri. Ayakta uzun süre durma ya da hareketsiz yaşam sonucu ortaya çıkan şiş ayakların tedavisi için “triactive lazer” adlı bir tedavi uygulayabiliyoruz. Kusursuz ayak görünümü isteyen hastalarımızdan sıklıkla gelen talepler arasında; topuk bölgelerinde ortaya çıkan pullanma ve sertleşmeyi yok etmek, ayak cildinin kırışıklıklardan arınması, pürüzsüz ve gergin bir ayak derisi isteği yer alıyor.

“Kemiklere yönelik işlemler risklidir”

Prof. Dr. Akın Yücel
Ayak estetiği konusunda pek çok kadının kabusu kalın ayak bilekleri. İdeal ayak bileği, tüm kültürlerde ince ve zarif olarak tanımlanır. Tıp da ideal bir ayak bileğini ince, üzerinde belirgin şekilde toplardamar görüntüsü içermeyen ve kemik çıkıntıları olmayan bilekler olarak nitelendiriyor. Yurtdışında uzun zamandan beri uygulanan ve
son dönemde Türkiye’de de çok sayıda kadın tarafından tercih edilen ayak bileği estetiğinde bölgedeki yağ dokusu azaltılır. Ayak bileği operasyonunu daha çok 25-30 yaş arasındaki kadınlar tercih ediyor. Bu kadınlar yüksek topuklu ayakkabılar giymek mecburiyetinde olan iş kadınlarından oluşuyor. Mesleği mankenlik, modellik, ya da gösteri sanatları ile ilgili olan genç kadınlar ile hostesler tarafından da yaptırılan bir operasyon. Bilek ve kemiğe yönelik işlemler risk taşıyor.

“Terlemeyi önlemek için ayaklara botoks yapıyoruz”

Op. Dr. Tunç Tiryaki
Ayak estetiğiyle ilgili bana bugüne kadar çok uçuk bir talep gelmedi. Türkiye’de bunun henüz yaygın olduğunu da düşünmüyorum. Ayağın estetik olarak kötü görünmesinin en yaygın sebeplerinden biri ayak kemiğinin dışarı doğru çıkması, o ameliyatı da ortopedistler yapıyor. Ama biz de ayak tabanına terlemeyi önlemek için botoks yapıyoruz.

“Ayak bileğinde fazla yağ varsa onu alıp inceltiyoruz”

Prof. Dr. Erol Kışlaoğlu
Ayak konusunda genellikle estetikten önce fonksiyon bozukluğu olup olmadığına önem verilir ama doğuştan fazla ayak parmağı olması gibi durumlarda estetik operasyon yapıyoruz. Ayak konusunda en çok tercih edilen estetik ameliyatlardan biri de ayak bileği inceltme. Ayak bileği kalınsa, fazla yağ varsa onu inceltiyoruz. Hatta çok inceyse yağ koyarak kalınlaştırabiliyor da... Ayak parmaklarında çarpıklıklar varsa onlar düzeltiliyor. Ya da ayakta yapışık parmaklar oluyor, onları açıyoruz. En çok üçüncü ve dördüncü parmaklar arasında yapışıklık sorunu oluyor. Eksik el parmaklarına estetik yapılabiliyor örneğin ama eksik ayak parmağı konusunda bir şey yapmıyoruz. Ayak estetiği konusunda bize en çok talep botoks konusunda geliyor. Botoks, ayak terlemelerinde bu yöntem çok tercih edilen ve etkili bir yöntem


Ayşim Özgür, Milliyet Cumartesi

Fotoğraf: Jimmy Choo for H&M

3 Ağustos 2010 Salı

Neden olmasın?

O kadar sabo dedik. Şimdi bunlar neden olmasın? Bence olsun.:)

Fotoğraf: Swedish Hasbeen