30 Haziran 2010 Çarşamba

Kadınlar ve çantaları

Bir erkeğin “çok küçük çanta kullanan kadınlardan korkacaksın” dediğini duymuştum. Bu söz bana bir kadını sırf kullandığı çanta modeli yüzünden korkulması gereken kadın olarak adlandırmanın ne büyük bir haksızlık olduğunu düşündürtmüştü. O adamın neden böyle söylediğini hiç öğrenemedim. Ama sebebi ne olursa olsun bu düşünceyi biraz kırıcı buluyorum. Diğer taraftan şu düşüncenin arkasında sonsuza kadar durabilirim; bir kadının kullandığı çantaya bakarak onun hakkında fikir sahibi olabilirsiniz. Büyük ve içi karmakarışık çantalar kullanan kadınların hayatlarının ve kafalarının da karışık olduğunu düşünmüşümdür biraz. Belki bu fikrin oluşmasında şairin,“ Hayatım karışık çantam gibi. İki kişiyi birden severdim.” dizelerinin etkisi olabilir. Mesela evinin önüne gelince anahtarını bulmak için çantasını tamamen yere boşaltmak zorunda kalan kadınlar vardır. Onlara bu yaz kullanmaları için Gucci’nin kahverengi, deri çantasını öneriyorum. Varsın anahtarı bir kaç dakika daha geç bulsunlar, yeter ki çantalarına her şey sığsın! Arkadaşlarıyla yemeğe çıktığında hesabı ödemek için asla yeteri kadar hızlı davranamayan kadın var bir de. Garsonun yaklaştığını gördüğü andan itibaren önce çantasında yavaş yavaş siyah Miu Miu cüzdanını arar. Sonra çantasının içindeki el hareketleri hızlanmaya başlar ama cüzdanı bulamaz. Maalesef hesap çoktan ödenmiştir!

Çantasının içinde ne var ne yok göstermekten çekinmeyenler, plaja şeffaf çantayla gidip, oturduğu yerde çantanın ağzını sonuna kadar açık bırakanlar! Size sesleniyorum! Hepiniz birleşin ve bu sezon Stella McCartney’nin ahşap çantasından alın. Evet jaluziye benzeyen modelden bahsediyorum. Unutmayın, jaluzi; "İçeriyi dışarının gözlerinden kıskanan perde." olarak geçiyor Mahrem romanında.Çanta dediğin de içinde taşıdıklarını dışardakilerden kıskanmalı, sakınmalı biraz.

Sex&the City’nin bir bölümünde Mr. Big Carrie’ye kuğu şeklinde bir çanta hediye ediyordu. Carrie, çantayı hiç beğenmiyordu. Yıl 2010, mevsim yaz, Mr. Big Carrie’ye artık Chanel’in kuş şeklindeki çantasını almalı. Ve hemen ardından bütün düşünceli erkek arkadaşların aksesuarlarla eğlenmeyi seven kız arkadaşlarına bu çantadan hediye ettikleri bir dünyanın hayali kurulmalı!

Alışveriş merkezlerinde dolaşırken aynı çantanın yirmi farklı rengine sahip olup, saplarını dirseğine takanlar değil, ama çantanın sadece işlevine önem verip görüntüsünü boşverenlerden hiç değil, gerçekten stil sahibi bir kadından söz ediyorum şimdi. Havalar ısındıkça kırmızı Philip Lim çantasının herkesi yakan rengiyle cesurca dolaşan kadın o! Çantanın askıları yok, olmasın da. Simsiyah fermuarı, altın renkli kilidi var. Üstelik o kadını elinde kocaman bir aşk mektubu taşıyormuş gibi gösteriyor. Her bahar aşık olan kadını yani...


Son olarak, bu yaz sezonunda kendisini korkulacak kadın olarak adlandıran erkeklerden intikam alan küçük çantalı kadının zaferi kutlanıyor! Fendi’nin küçük minodiyer çantası hem küçük hem şeffaf. Kim kimden korkuyor bakalım? Marc by Marc Jacobs turuncu, aynalı çanta küçük ve upuzun sapıyla pratik. Küçük çantalar diyarından öldürücü darbeyi yine Chanel vuruyor. Bu yaz meşhur zincir sapının beyaz düşlere yelken açma vakti gelmiş anlaşılan. Kim bilir belki de kadınlar kullandıkları çantalara değil, çantalar zamanla onları sahiplenen, karşılıksız bir aşkla seven kadınlara benzemeye başlıyorlardır?


Ayşim Özgür

29 Haziran 2010 Salı

Moda kupasını onlar aldı

Bebe markası da yeni sezon koleksiyonun reklamlarında Dünya kupası topuna girdi. Kim demiş topuklu ayakkabılarla futbol oynanmaz diye? Fotoğrafçı Giuliano Bekor’a poz veren modeller, yeşil sahaya topuklu ayakkabılarıyla çıkıp, futbol topuyla verdikleri pozlarla moda kupasını hak etmiş oldular.

Modanın da gözü Güney Afrika'da

Herkes Dünya Kupası’nı izlerken tasarımcıların ve markaların bu görkemli sahneden uzak kalmaları beklenemezdi. Bu yılın yeniliği Louis Vuitton ve Dolce&Gabbana gibi isimlerin yanı sıra FIFA’nın da kendi markasıyla moda topuna girmesi oldu
Ne Paris ne Milano ne de Londra, bu yaz modanın kalbi Güney Afrika'da atıyor. Artık Dünya Kupası ve kılık kıyafet sözleri yan yana durduğunda akla sadece takım formaları, kramponlar, taraftar atkıları gelmiyor. Zaten Güney Afrika’da düzenlenen etkinliğin açılış seremonisindeki rengarenk görüntüler de bu yılki Dünya Kupası’nın başlı başına stil sahibi olacağının göstergesiydi. Çünkü hem spor hem de lüks markalar dünyayı sallayan bu spor etkinliği
için rekabete girdiler. Yani moda dünyası gözünü futbola dikti.


Adidas-Nike rekabeti
Büyük spor markaları yıllardır Dünya Kupası’na özel koleksiyonlar çıkarıyorlardı ama bu defa en büyük gelişme FIFA’nın da bizzat bu rekabete katılması oldu. Hem kadın hem de erkek kıyafetlerinin yer aldığı FIFA koleksiyonun lisanslı ürünleri 100’ün üzerindeki FIFA mağazasında satılıyor.
Spor markaları arasında lider konumda olan Adidas’ın, reklamlarını Zidane ile yaptığı Predator_X ve Nike’ın Mercurial SL kramponları da çok konuşuluyor ama krampon değil de sneaker severlerin gönlünü fetheden modeller başka. Tasarımcı Daniel Rees, Nike’ın klasik modeli Dunk’ı dünya kupası için yeniden yorumladı ve ülkelerin bayrakları, renkleriyle uyumlu 32 model üretti.
Adidas ve Nike’ın rekabeti sadece kramponlarla sınırlı kalmadı. Nike’ın Dunk’ına karşı Adidas’ın da artık bir klasik haline gelen Samba modelinin dünya kupası versiyonlarını bulmak mümkün. Puma’nın iddialı spor ayakkabısı ise Afrika renklerinden esinlenilerek tasarlanan çift boğazlı modeli.
Hollanda’nın moda kozları
Futbol, kadınların erkeklere nazaran daha az ilgi duyduğu bir spor olarak biliniyor olabilirdi. Tabii işin içine moda girene kadar. Dünya Kupası heyecanına moda tribününden de destek veren kadınlar da var. Örneğin Hollanda Milli Takım oyuncusu Rafael van der Vaart’ın eşi Sylvie. Bira markası Bavaria’nın projesi üzerine tasarlanan turuncu elbise Sylvie van der Vaart tarafından tanıtılmıştı. Turuncu elbise büyük ilgi gördü ve satış patlaması yaşandı. Ancak bu elbiseyi tribünde giyen 36 kadının haksız reklam şüphesiyle tutuklanması, Dünya Kupası’nda turuncu elbiseye ilgiyi biraz azalttı.
Futbolcu Wesley Sneijder’in kız arkadaşı Yolanthe Cabau Van Kasbergen’in tanıttığı futbol topu desenli bikini de bu yaz Hollanda milli takımını plajdan destekleyenlerin favorisi olacak gibi. Bavaria biraları futbol âşığı İngilizleri de unutmadı ve turuncu elbisenin çok
tutulmasının ardından bir de sınırlı sayıda İngiliz bayrağı desenli elbise piyasaya çıkardı.
Kupayı Louis Vuitton taşıyacak
1930 yılından beri kazanan takıma verileceği ana dek zırhlı metal bir kasada saklanan ve taşınan kupa bu defa altın klipsli bir Louis Vuitton’da taşınacak. Naomi Campell tarafından tanıtılan çantanın içi zırhlı ve çok sağlam. Bu arada FIFA ve Louis Vuitton çoktan 2014 yılındaki kupanın taşınacağı kasanın yapımı için anlaştılar bile.

İngilizler bu kez Paul Smith yerine Marks&Spencer giyiyor
-Futbolcular için de stil sahibi olmanın anlamı artık formalardan çok öte. Armani için poz veren Ronaldo, Kaka ve her zaman modayla sıkı fıkı bir ilişkisi olan David Beckham bunu zaten kanıtlamıştı. Daha önceki kupalarda saha dışındaki resmi kıyafetleri Paul Smith ve Burton gibi isimler tarafından giydirilen İngiliz milli takımını bu defa Marks&Spencer giydiriyor. Koleksiyon gri, dar kesimli takım elbiselerden oluşuyor. Ceket 120, pantolon ise 79 sterlin.
- İtalyan erkeklerini ise bu defa Dolce&Gabbana giyen milli takım oyuncuları temsil etti. Takımlar İngiltere'nin nin takım elbiselerine göre biraz daha spor bir çizgide tasarlanmış ve lacivert renkte
Ayşim Özgür, Milliyet Pazar

Göbek her durumda açık!

Düşük bel modası geride kaldı diye göbeklerin kapanacağını sanmayın. Bu defa da tişörtler ve gömlekler kısaldı

Bu yaz “Kızım belini kapa, hasta olacaksın” demekten dilinde tüy biten ebeveynlere “Düşük bel modası artık geçti, yüksek belli etek ve pantolonlar geri döndü“ diyerek iyi haber vermiştik. Yeni haber ise göbeği açık modasının geri geliyor olması. Bu yaz beller yükseldi ama tişörtlerin ve gömleklerin boyları da kısaldı.
90’ların en tipik trendlerinden kısa üstlerden önce geçen yaz önce pantolon paçaları kıvrılmaya başlamıştı, şimdi ise bu kıvrılma modası yukarı kadar çıktı. Söz konusu moda olunca her şey sırasını bekliyor ve öyle geri geliyor. Podyumlardan geri dönüşün sinyallerini geçen yılki ilkbahar koleksiyonlarında veren tasarımcılar ise Alexander Wang ve Charlotte Ronson. Chloe’nin de geçen seneki bahar koleksiyonunda kısa üstler yer alıyordu. Alexander Wang göbekleri göstermişti, Chloe ise kısa üstlerle yüksek beller arasında biraz mesafe bırakmıştı. Bu trendin gerçek anlamıyla tekrar sokaklara indiği dönem ise bu yaz oldu. Şu anda Topshop, H&M, Urban Outfitters
gibi sokak modasının çok tutulan markalarının hepsinde kısa bluzları görmek mümkün.
90’ların çocukları hemen hatırlayacak
Kısa üst trendi, gençlik ve çocukluk yıllarını 90’larda yaşayanlara pek uzak sayılmaz. O dönemde eşofman üstüne giyilen kısa spor üstlerini daha da popüler yapan kişi hiç kuşkusuz Spice Girlsün üyelerinden Mel C olmuştu. Ama Spice Girls’ün şimdilerde hanım hanımcık giyinen üyelerinin her biri o zamanlar göbeği açık kıyafetler giymeye bayılıyorlardı.
Elbette büyük çıkış yakaladığı şarkısı “Baby One More Time”ın klibinde dersten çıkınca gömleğini kıvırıp, göbeği açık hale getiren bir kızı canlandıran Britney Spears’ın da bu trendin o zamanlarki yükselişinde etkisi var. Gerçi Spears göbeği açık kıyafetler giymekten hiç vazgeçmedi. Kendisiyle aynı zamanlarda çıkış yapan pop ikonu Christina Aguilera da öyle. Her ikisi de o dönemlerini geride bıraktılar ama göbeği açık kıyafetler giymekten vazgeçmediler. Böylece şimdi modaya kolaylıkla uymuş oluyorlar! Şimdilerde onları sık sık tercih eden yıldızlar ise Lindsay Lohan, Rihanna ve Katy Perry

50’lerde de kısa üstler modaydı
Göbek göstermenin ayıp sayıldığı ama yine de kısa üstlerin moda olduğu 1940’lı ve 50’li yıllarda ise yine yüksek belli altlar, ama kısa üstler modaydı. Kısa, bağlanan gömlekler, ya da pin up kızlarının kostümlerini andıran büstiyer şeklindeki bluzlar giyiliyordu.

Kısa tişörleri jean şortlarla kombinleyin
Kısa tişört ve gömlekleri bu yaz çiçek desenli penye eteklerle, dökümlü şortlarla, ya da hayvan desenli taytlarla kombinleyebilirsiniz. Kısa tişörtünüzü yazın geçmişten gelen bir diğer sürprizi kısa jean şortlarla giyerseniz “Evimiz Hollywood’da” dizisinden çıkmış gibi görünmek için bir tek walkman’iniz eksik kalır. Bu trendin en güzel taraflarından biri aslında ona uymak için yeni bir şey almaya ihtiyacınızın olmaması. Tişörtleri keserek ya da gömlekleri kıvırıp bağlayarak modaya uydurmak pekala mümkün.

Ayşim Özgür, Milliyet Cumartesi

25 Haziran 2010 Cuma

Acil Durum Kiti


Bütün kadınların bildiği bir şeydir çantada babet taşımak. Yani neredeyse "Kadınlar için hayat kurtarıcı öneriler" kitabının ilk maddesidir hatta. Çok rahat ve akıllıca bir şey olduğunu kabul ediyorum ama bana biraz ayıp geliyor :) Topuklu ayakkabıyı hakkını vererek giyebiliyorsan giyerim, yoksa hiç giymem gibi yersiz cengaverlikler yapmaya çalışıp her seferinde pişman oluyorum. Ama Berlin'de Hackescher cadde'sinde bir mağazanın vitrinindeki bu acil durum paketini çok sevdim. Çünkü üzerinde " Sadece topuklu ayakkabılarınız sizi öldürdüğünde açın" yazıyor. Yani son ana kadar mücadeleye devam! :)

Bu arada New York'ta birkaç gece kulübünde 'babetmatik'ler görmüştüm. Bütün gece topuklu ayakkabıların üstünde zıplayıp sonra iş eve dönmeye gelince yürümeye hali kalmayan kadınlar için harika bir çözüm. Küçücük gece çantalarının içine babet sığdırmaya çalışmakla da uğraşmıyorsun, zaten kağıt gibi olan babetlerin fiyatları yanlış hatırlamıyorsam 5$ filandı. Yani giy ve at.

Bu işe mi girsek?

22 Haziran 2010 Salı

Hürrem Sultan'ın parfümü piyasaya çıkıyor

Bihter Türkan Ergül (32) kişiye özel kokular hazırlayan, bu konuda seminerler ve atölyeler düzenleyen bir koku uzmanı. 15 yıldır kokularla ilgileniyor. Röportajı yapmak için atölyesine gittik; her yerde formüller, küçük esans şişeleri ve bitkiler vardı. Kendisi de bu durum için “200 yıl önce yaşasaydım beni cadı diye yakarlardı” diyor

Kurumlara özel kokular neye göre seçiliyor? Nasıl hazırlanıyor?

Genelde psikolojik olarak alma duygusunu harekete geçiren kokular tercih ediliyor. Mesela araba almak için gidip test sürüşüne çıktığınızda yeni araba kokusu duyarsınız. O koku size kendinizi güçlü hissettiren bir kokudur. Sahip olma dürtünüzü arttır, egonuzu harekete geçirir. "Ben buna sahip olmalıyım çünkü bunu hakediyorum, bu güç bende var." Gibi şeyler düşündürür. Bütün araba firmaları farklı kokular kullanır. Örneğin spor, hız arabaları üreten firmaların arabaları daha portakallı kokarken jeep gibi büyük arabalarda paçuli tarzı kokular tercih edilir. Çünkü büyük araba kullanmak güç ve güvende olma ihtiyacına karşılık gelir. O arabalarda sandallı ve odunsu kokular kullanılır. Mesela şu anda bebek mağazasına gidin, bebek pudrası kokusu alırsınız. Çünkü o koku annelik içgüdüsüne hitap eder. Örneğin Kahve Dünyası, Caffe Nero, Starbucks gibi yerler de kendilerine özel kurumsal kokular kullanıyorlar. Bu daha sektör haline gelmeden önce Mısır Çarşısı'ndaki Kurukahveci İhsan Efendi'nin dükkanının kokusunu herkes konuşurdu. Mısır Çarşısı'na girince burnunuza hemen oranın kahve kokusu gelir evinizde kahve olsa bile yine de gidip alırdınız. Çünkü beş duyu algınızdan koklama en çok ön planda olandır ve hayatta kalma dürtünüzle doğru orantılı. Buzdolabından bir şey aldığımızda üzerine son kullanma tarihi yazsa bile önce koklama ihtiyacı hissederiz. Halbuki şu anda yaşadığımız şehir hayatında, metropollerde böyle bir şeye ihtiyacımız yok ama yine de yapıyoruz. Sony firması kurumsal kokuyu ilk kullananlardan. 50 ayrı şehirdeki mağazalarında 50 farklı koku kullanıyorlarmış. Bunun sebebi her şehirde yaşayan insanları farklı kokuları sevmeleri. Doğu kökenli ve doğuda yaşayan kişilerin koku almasıyla Rusya gibi soğuk bir ülkede yaşayan insanların koku almaları farklı. Bu yüzden kurumsal kokular kıtalara, şehirlere, genetiğe göre tasarlanmalıdır.

Alışveriş merkezlerinde, mağazalarda nasıl kokular kullanılıyor?

Alma güdüsünü harekete geçiren kokular tabii. Örneğin bir mağazada kıyafet denediniz ve beğendiniz. O mağazanın kokusuyla birlikte o beğenme güdüsü beynin ilkel bölümüne flaş bellek gibi kaydediliyor. O kokuyu başka bir zaman duysanız bile o anda aldığınız hazza götürür sizi ve mağazanın önünden geçerken kokusu sizi yine oraya çeker. Bu yüzden pek çok mağaza uzun süre aynı kokuyu kullanır. Böylece sadakat oluştururlar.Kokularla sadakat, cesaret, korku, saygı yaratılabilir. Mağazalar da bunu kullanır.

Siz şu anda hangi kurumlara koku hazırlıyorsunuz?

Caffe Nero, Zen pırlanta, Koleksiyon mobilya, Damat&Tween, Zara, Sheraton oteller. Şu anda Türkiye'de yaklaşık 15 firma ile çalışıyorum.

Mağazaların sattıkları ürünlere göre koku seçimi nasıl oluyor?

Mesela bazı yerlerde yemeğinizi yiyip hemen oradan çıkmak istersiniz ama herkes Starbucks'ta uzun uzun oturuyor. Çünkü kahve kokusu; huzur, keyif, rahatlık, dinginlik ve sohbet hissi uyandırır. Bizim bilinçaltımızda da kahveyi sohbetle eşleştirmek var.

Bu kokular mekanlara nasıl sıkılıyor?

Havalandırmadan veriliyor genelde koku. Elbette büyüklüğe göre değişiyor. Mekan 150 metrekarenin altındaysa bir cihaz var. Onun dakikasını kuruyorsunuz ve örneğin 15 dakikada bir o koku sıkılıyor. Havadakı moleküller bitince aynı kokuyu tekrar veriyor. Mağazalarda günün başından sonuna kadar aynı kokuyu aynı miktarda alırsınız. Gece klüplerinde ise kokular ışıkların yanına konulur. Çünkü koku ışıkla birlikte daha hızlı yayılır.Oralarda koku seçimi mekana ve hitap ettiği kitleye göre değişiyor. Hareketli ortamlarda vanilya ve çikolata gibi kokulardan uzak durulur çünkü çikolata ve tatlı kokular sizi oturup sohbet etme ihtiyacına iter. Eğer mekan dans edilecek bir yerse okaliptus, çam gibi daha keskin ve hareket ettiren kokular kullanılır.

Elektronik eşya satan yerlerin kokuları nasıl oluyor?

Sony'nin kullandığı formülde yeşil saplar denen kokular var. Yani bitkilerin keskin, net kokuları. Hatta bir elektronik eşyanın paketini açtığınızda o kokuyu alırsınız. Koleksiyon mobilya için sandal kokuları kullanıyoruz. Netlik veren duygu odun kestiğinizde, ağaç kabuğunu elinize aldığınızda duyduğunuz kokuya benzer. Mobİlya alırken doğayla iç içe olma duygusunu uyandırsın diye. Koku hafızası fotoğraftan daha etkilidir.

Koku hafızası nedir tam olarak?

Şöyle bir hikaye var: Bir aile çocuğuna bakamadığı için onu 2,5 yaşındayken başka bir aileye evlatlık veriyor. Fakat yıllar sonra tekrar ortaya çıkıp çocuğa sen bizim çocuğumuzsun diyorlar. Çocuğu yıllar sonra o eve tekrar götürüyorlar ama çocuk asla kabullenmiyor ve o evi benimsemiyor. Çocuk birgün o evde çatı katına çıkıyor ve bir sandıktan gelen kokuyu duyuyor. O sandık çocuk bebekken beşiğinin yanında duruyormuş. Çocuk o kokuyu duyduktan sonra söylenenlere inanıyor. Zaten bebekler dünyaya geldiklerinde anne kokusunu ve kalp atışlarını duyduklarında rahatlarlar ve güvende olduklarını hissederler. Bebeklerin daha anne karnındayken gelişen ilk algısı koku alma duyusudur. Mesela Etiyopya'da bebek doğunca 7 gün boyunca anne ve babayı aynı odada tutarlarmış, kokuları sinsin diye. Gerçek bebek odası böyle hazırlanıyor oralarda. Ve düşünsenize bunları kabileler yapıyor. Çünkü anne ve babasının kokusunun yerleştiği odada bebek kendini daha huzurlu hisseder. Kaygılı ve panik halde olan anne farklı bir koku salgılar ve bunu duyan bebekler ürker. Bu yüzden hayvanlar da kızgın ya da üzgün olduğumuzda salgıladığımız kokudan bunu hissederler.

Reyon mağazacılığı yapan ve çok çeşitli ürünler satan büyük yerlerde bir tek koku mu kullanılıyor peki?

Oralarda reyon reyon değişir kokular. Zaten mağazaya özel koku kullanan ilk yer dünyanın ilk alışveriş merkezi de sayılan "Galeries Lafayette". 1900'lü yılların başında Paris'te bir metro istasyonuna tren geldiğinde oradaki havada ve kokuda bir ferahlama oluyormuş. İnsanlara da hareketlenme rahatlama hissi geliyormuş. Bunu da Lafayette'in kurucusu Theophile Bader farkediyor ve araşırırınca tren istasyona geldiğinde oraya bir koku sıkıldığını öğreniyor.Tabii sonra bunu Lafayette'te de uyguluyor. Daha sonra mağazalarda koku emisyonu uygulaması Amerika'da da yayılmış.

Siz kişiye özel koku yapıyorsunuz. Kişiye özel koku nedir?

Her insanın tükettiği gıdalar, ten rengi, giyim tarzı farklı. Bütün bu unsurlar koku seçiminde göz önünde bulundurulmalıdır. Yeni doğum yapmış bir kadının hormonel dengesi farklı olur örneğin, bu yüzden her şey koku seçiminde bir etkendir. Biz kişiye özel koku hazırlarken insanların yaşadığı duygusal travmaları, yaşadıkları ani bir duygu değişikliklerini de göz önünde bulunduruyoruz. Kişinin son zamanlarda yaşadığı aldatılma, terk edilme gibi bir durum varsa ona özel hazırladığımız kokuya tedavi amaçlı, travmatik durumu giderici kokular da koyuyoruz. Mesela bazı parfümleri sıktığınızda iştahınız kapanır. Onların içinde kekik ya da kişnişvari kokular vardır ve size doygunluk hissi verir. Ama bazı parfümler de yeme ihtiyacınızı arttırır. Yani rejim yaparken bile parfüme dikkat etmek gerek. Mesela birinde bir kokuyu çok beğenirsiniz, gidip alırsınız ama size hiç yakışmayabilir.

Kişiye özel koku konusunda değişik talepler geliyor mu?

Mesela son zamanlarda gelin kokuları da hazırlamaya başladık gelen talepler üzerine. Ama gelinin vücuduna değil gelinliğe sıkılıyor. Çünkü gelinler o gün her zamankinden farklı duygular hissesebilir. Koku size özel hazırlanmış olsa bile o heyecanlı günde koku, an be an değişen duygularınıza uyum sağlayamayabilir. Bu yüzden koku gelinliğe sıkılıyor ve gece boyunca gelin hareket ettikçe etrafa yayılıyor.O kokuyu duyduklarında fotoğraf gibi o gün akıllarına geliyor. Markafoni ile anlaştık internetten satış için.Şimdi damatlar da istemeye başladı.

Erkeklerle kadınların koku algılamaları, özel kokulara olan ilgileri farklı mıdır?

Koku algısı cinsiyetle göre değil kişiye göre değişir. Ama erkeklerin kadınlara göre kokuya daha meraklı olduklarını söyleyebilirim. Müşteri portföyümden ve gelen taleplerden bunu anlıyorum. Erkekler hem kendileri hem de sevgilileri, eşleri için farklı koku arayışındalar. Gerçi benim seminerlerime daha çok kadınlar katılıyor ama yenilik arayan,trendleri takip eden, yeni şeyler denemeyi seven,kendim için ne yapabilirim diyen herkes ilgileniyor kişiye özel kokularla.

“Topuklu ayakkabı giyenler vanilyalı koku kullanmasın”

Kişiye özel kokuyu hazırlarken neler soruyorsunuz? Nasıl ediniyorsunuz o bilgileri?

Bir formumuz var onu doldurtuyoruz. Yeme alışkanlıkları, akol, sigara, çay, kahve, baharat, et tüketim sıklıklarını öğreniyoruz. Gözlük kullanımı önemli mesela. Bunu sorunca herkes ne ilgisi var diyor ama gözlüğü burnumuzun üzerinde taşıyoruz. Çok keskin kokular migreni tetikleyebilir, dikkat ve görme azalmasına sebep olur. Gözlük kullanıyorsanız daha yoğun kokuları kullanmaktan kaçınıyoruz. Örneğin bir kadın sürekli topuklu ayakkabı giyiyorsa kasları kasılır ve vanilyalı kokular o vücutta hoş durmaz. Daha kadınsı kokular gerekir. Bu yüzden giyim stiliyle de çok önemli bir nokta. Çok spor giyinen birinin baharatlı kokular kullanması çok uygun olmaz. Yaş döngüsü, doğum yapıp yapmadıkları gibi sorular soruyorum. Yüz yüze konuşmayı mutlaka tercih ediyorum ve yaklaşık yarım saat, bir saat süren bir konuşmadan sonra kokuya karar veriyoruz. Şehir dışında yaşayanlardan da detaylı form, fotoğraf istiyorum. Çünkü saçları açık mı kapalı mı bunlar da önemli. Saçların boyna değmesi bile kokuyu değiştirir.

Kokuyu hazırlamanız ne kadar sürüyor?

Sekiz günlük çalışmadan sonra kokuyu tamamlıyoruz. Zaten sipariş aldığımızda atölyemizde çalışmalar yapıyoruz. Her yerde formüller, kaynayan kokular var. Röportajı orada yapmak istedim ama bugün orda başka bir çalışma vardı. 200 yıl önce olsa bizi cadı diye yakarlardı (gülüyor)

Kullandığımız parfümün bizim için doğru olup olmadığını nasıl anlarız?

Burun ve ten kabullendiği kokuyu belli bir süreden sonra hissetmez. Eğer siz sürekli sıktığınız parfümün kokusunu alıyorsanız burnunuz onu kabullenmiyor ve onunla savaş yarışıyor anlamına geliyor. Kokuyu sizin değil etrafınızdakilerin alması önemli. Vücut doğru olan kokuyu kabullenir ki, dış dünyadaki diğer kokuları daha iyi alabilsin.

“Itır ile ikna gücünüzü artırın”

İnsanların koku seçimlerinde meslekleri etkili midir?

Evet. Örneğin reklam ve pazarlama işi yapanların farkında olmadan ıtır çiçekli kokuları tercih ettiklerini biliyoruz. Çünkü ıtır çiçeği sunum yaparken ya da bir şey satarken, kabul ettirme gücünde etkili bir kokudur. Avuç içinize ıtır çiçeği sürüp biriyle tokalaşırsanız büyük ihtimalle bir projeyi alırsınız. Organik olduğu için tenden emilir ve karşıdakinin beynine sizin doğru işi yaptığınız mesajını gönderir. Bir araştırma yapmışlar ve pek çok reklamcının yüzlerce koku arasından seçim yapmalarını istemişler. Çoğu farkında olmadan içinde ıtır olan kokulara yönelmiş. Çünkü ilkel dürtüler, bilinçaltı zaten bizi kontrol ediyor ve kendimizi onun akışına bırakırsak doğru seçimler yapıyoruz. Bilinçüstü zihinle olması gereken kalıpları tercih ederseniz, yeni çıktı ya da moda oldu diye bir kokuyu seçerseniz zorlanırsınız. Mesela öğretmenler ve eğitmenler narenciye kokularını tercih etmeliler hem kendileri zinde kalmak için hem de bilgi aktarırken karşıdakilerin bilgiyi sahiplenmeleri için. Aslında farkında olmadan eskiden okullarda sıralarda, öğretmen masalarında olan limon kolonyolarının sebebi bu. Dezenfekte etkisi de var. Limon gibi mikrop öldürücü özelliğe sahip meyvelerin zihin açıcı ve dinç tutan özellikleri de vardır.

Bir süredir padişahların ve sultanların kullandıkları kokularını araştırıyorsunuz. Neler öğrendiniz?

Ben zaten tarihle çok ilgileniyorum. Biraz araştırınca kişiye özel kokunun zaten çok eskiden beri olduğunu, tarihe yön veren kişilerin kendilerine özel kokuları olduğunu gördük. Topkapı Sarayı'nın çok detaylı bir koku arşivi var ve çok titizlikle saklanıyor. Her sayfa nerdeyse cımbızla çevriliyor. Bu yüzden beni içeri almadılar ama oraya girebilen bir heyet var. Onlardan öğrendiğim bilgilere göre Hürrem Sultan 70 gram lavanta yağı ile masaj yaptırırmış. Sakinleştirmek için. Osmanlı arşivi zaten dünyadaki en büyük arşivlerden biri. Bu arşivde hangi padişahın, hangi gözdenin, ikbalin ne kadar esansla ne kokusu kullandığı yazıyor. Şimdilerde şık bir şişede karanfil kokusu kullanmak cazip gelmeyebilir ama o yıllarda Hürrem Sultan gül yağı, karanfil kullanıyormuş. Örneğin Abdülhamit'in limon kokusunun içine nane yağı damlatılırmış. Bu da onun çok fazla baş ağrısı çeken bir insan olduğuna dair bir ipucu. Zaten Abdülhamit'in Beylerbeyi Sarayı'nda göz hapsinde tutulduğu yıllarda çok fazla migren atağı geçirdiği söyleniyor. Napolyon'un da limon ve naneyi çok kullandığı biliniyor örneğin... Yavuz Sultan Selim ise kehribar ve çam tercih edermiş.Çünkü cesareti arttırır ve yorgunluğu alır. Osmanlı Haremi'nde hakim olan kokunun ise misk ve amber olduğu biliniyor.

Bu kokuları onlara kim hazırlıyormuş?

Onların simyacıları vardı. Aslında biz bu bilgilere o zamanlar Topkapı Sarayı'nda kokucu başının tuttuğu notlar sayesinde ulaşıyoruz. Çünkü saraya 100 gram gül yağı geliyorsa kokucu o yağı adaletli bir şekilde dağıtmak zorunda. Bu yüzden de defterler tutuyormuş. Sarayda koku konusunda bile bir hiyerarşi vardı elbette. Yetmiş gram gül yağını Hürrem'e verebiliyorlardı ama saraya yeni gelen bir cariyeye vermeleri mümkün olamazdı. Mikrop öldürücü, tedavi amaçlı kullanılan yağları dengeli bir şekilde dağıtmak zorundalardı. Onların kime neyi ne kadar verdiklerinin notları sonucunda kimin neyi sevdiği hakkında fikir yürütüyoruz.

Neden yaptınız bu araştırmayı?
Bir yıl önce Sultan Kokuları projesine başladık. Ulaştığımız bilgilerle Hürrem’in kokusunu hazırladık. Gerçi farklı dönemlerinde farklı kokular kullanmış. Çiçek kokuları da kullanmış, sedir de kullanmış. Hürrem iksiri
10-15 gün içinde piyasaya sürülecek. Ama fabrikasyona girmek istemiyorum çünkü o zaman işin esprisi kaybolur. Sıra da Kleopatra ve Kösem Sultan’ın kokusu var.

Atatürk'ün ne tür kokular kullandığı biliniyor mu?

Baharatlı ve ağır kokuları sevmezmiş. Bildiğimiz kadarıyla Erzurum ve Sivas’a gittiğinde oradaki karışık durumlar sırasında misk kullanmış. Misk soğukkanlı olmayı ve kriz yönetmeyi sağlar. Ama günlük hayatında lavanta ve hanımeli kolonyası kullanırmış.

Hazırladığınız kokuların sağlıklı ve güvenilir olduklarını nasıl kanıtlıyorsunuz?

Kullandığımız malzemelerin organik olduklarını kanıtlayan belgelerimiz var ve yüzde yüz doğada bulunan maddeleri kullandığımıza dair izinler alıyoruz.

Aşk ve koku arasında nasıl bir bağlantı var?

Genelde afrodizyağı güçlü, ama aynı zamanda masum duyguları da harekete geçiren kokular aşkı anımsatır. Ama kadınlarda ve erkeklerde bu değişir. Gül çok yoğun bir afrodizyaktır ve başka şeylerle karıştırsanız bile bu özelliği devam eder. Yasemin de afrodizyaktır. Gül de yasemin de tanrıça bitkiler oldukları için savaşırlar. Genelde gül kokusunu sevenler yasemini sevmez ya da tam tersi. Gül ve yasemini aynı parfümde karıştırmak iki tane dominant insanı aynı yerde tutmaya çalışmaya benzer.Mutlaka onları dengeleyecek başka bir şey gerekli. Birbirlerini sevmezler ve kolay kolay karışmazlar.

İnsanlar eşlerini seçerken koku çok etkilidir deniyor, bu doğru mu?

Daha mağara döneminde konuşma, yazı gibi iletişim yöntemleri gelişmemişken kadınlar mağaraya en çok et getiren, avlanan, savaşçı erkekleri kokusunda tanır ve öyle seçerlerdi. Kadınlar o dönemlerde güvende olduklarını hissetmek için savaşçı erkeklere ihtiyaç duyuyorlardı. Şimdi de kaygılı erkekle kendine güvenen erkeğin salgıladığı koku farklı oluyor ve kadınlar bunu duyuyorlar. Erkekler daima kendi karakteristik özelliklerini yansıtan kokuları herkese yayarlar ama kadınlar sadece onayladıkları ve seçtikleri erkeklere kokularını verirler. Aslında hepimizin tepesinde neredeyse duman duman salgıladığımız koku bulutları var. Zaten bunları görebilen kameralar üretmeye başladılar bildiğim kadarıyla. İnsanlar birbirlerine kokularıyla farkında olmadan mesaj gönderirler. Örneğin annelik yapma içgüdüsüne sahip olan bir kadın o dönemde kaygılı, şefkate ihtiyaç duyan erkekleri seçer. O erkeklerin salgıladığı koku ona çok güzel gelir çünkü annelik duygusunu hareketlendirir ve kadın ona şefkat verir. Böyle eşleşirler. Bir insan çok güzel ya da çok yakışıklı olabilir ama kötü kokuyorsa ne kadar uzun süre yanında durabilirsiniz ki... Mesela Kleopatra Sezar'a gönderdiği mektuplara kakuleye yatırırmış. Böylelikle karşı tarafa güven hissettirirmiş. Kokular simyadır aynı zamanda ve onları kullanarak birçok şeyi elde edebilirsiniz. 1777 yılında İngiltere'de kokuyu kullanarak erkekleri evliliğe ikna etmek ölümle cezalandırılmış.

Bir parfümün sahte olduğu nasıl anlaşılır?

Bunu kalıcıkla açıklamak yanlış. Çünkü sahte bir parfüme de yoğun silikon koyarlarsa kalıcı olur. Aslında anlamanın en doğru yolu dikkatli bir şekilde koklamaktır. Gerçek parfümün kokusunda bir duruluk vardır. Sahte parfümlerdeki sentetik esans buruk bir koku verir. Aslında burnunuz sizi yönlendirir ve doğru olana götürür. Bakın, sokaklarda çöplerden yemek yiyen hayvanlar zehirlenmiyorlar. Çünkü hangisinin kendisine yararlı olduğunu koklayarak ayırt edebiliyorlar.

Uyurken koku almaya devam ediyoruz değil mi?

Uykuya dalarken önce görme sonra işitme duyumuz yavaşlar. Ama koku duyumuz hiçbir zaman tamamen devre dışı kalmaz. Yangın olduğunda bile önce kokuyla uyanırsınız. Koku, bizi hayatta tutan algımızdır bu yüzden de kendini bırakmaz, kolay kolay dinlenmez. Koku algınıza hükmedemezsiniz çünkü burnunuzu bir yere kadar kapatabilirsiniz.

Yaşam Alanlarımızda Nasıl Kokular Kullanmalıyız?

  • Oturma yerlerinde : Itır çiçeği, bergamot, semra çamı, portakal, turunç, gül, sedir, Hint limon otu, lavanta, mersin
  • İş yerlerinde : Hint limon otu, limon, bergamot, mersin, Semra çamı, melez lavanta.
  • Çocuk odalarında : Kır papatyası, rezene, mandalina, tarçın, portakal.
  • Yatak odalarında : Fas turuncu, gül, lavanta, kananga, santal, portakal, sedir.
  • Sigara içilen ortamlarda : Adaçayı, Hint defnesi, ardıç, Semra çamı, limon.
Ayşim Özgür,Milliyet Cumartesi- İzinsiz kullanılamaz.

21 Haziran 2010 Pazartesi

Fahionable FunFatale Devam Ediyor


Fashionable FunFatale tam gaz devam ediyor. Geçen hafta Oye Sample Sale vardı biliyorsunuz.
Gelemediyseniz şansınıza küsün:)
Bu sample sale'lerin FunFatale'de olmasının en sevdiğim yanı... Hımmm aslında her yanını çok sevdim. Bir kere, her şey o kadar geniş bir alana yayılıyor ki, insanlar birbirlerini itip kakmadan alışveriş yapabiliyorlar. Bu sıcakta boğaza nazır alışveriş yapabilmenin de ne kadar zevkli olduğunu söylememe gerek yok herhalde. Bir de sample sale'de karşılaşılan eş-dostla hemen orada oturup sohbet edebilmenin dayanılmaz hafifliği var. Geçen hafta büyük toplantı masasında oturup "moda konuştuk" mesela! :)
Bu hafta, yani yarın ise Berra Terzioğlu sample sale var. Saat 11.00-21.00 arası. Tabii ki kaçırılmaz.
Sonra bana ay hatırlatmadın, efendim neden söylemedin demeyin!
:)

19 Haziran 2010 Cumartesi

Harikalar Diyarındayım

Paul&Joe'nun Alice in Wonderland makyaj kutusu çıktığında bloga koymuştum. Ama Türkiye'ye gelmediği için almamız biraz zor demiştim. Bir sabah saatlerce Emniyet Müdürlüğü'nde pasaport sırası bekledikten sonra çok yorgun ve canım sıkılmış bir halde eve gelmiştim ki, kapıda Paris'ten gelen bir paket buldum. Paris'ten geldiği için kimden geldiğini az çok tahmin ediyordum ama içinden çıkan şeyin bu kadar istediğim bir şey olabileceği aklıma gelmezdi doğrusu.
Doğumgünü hediyem bu harika setti. Şunların tatlığına bakar mısınız? Bu kadar zaman onları bloga koymadım ama ruju sürekli çantamda taşıyıp olur olmaz yerlerde " Ben bari biraz ruj süreyim." deyip hava attığımı itiraf ediyorum:)
Galiba hayatımda ilk defa bir şeyi bitmesine kıyamadığım için kullanamayacağım.
Bugün bana bunları yollayan sevgili arkadaşımın doğumgünü. İyi ki doğdun Doğanaay!
:)


18 Haziran 2010 Cuma

Bana Babanı Anlat Sana Hediyeni Söyleyeyim

· Gözlemci olun: Babalar Günü'nden önce babanızla gezintiye çıkın. Uğradığı dükkanlara, nelerle ilgilendiğine dikkat edin. Belirli bir ürün üzerinde durup durmadığına, ürünle ilgili satıcıya neler sorduğuna dikkat ederseniz ilgisini çekecek hediyeyi bulabilirsiniz

· Yakınlara sorun: Annenize, amcanıza, babaannenize ya da babanızın en yakın arkadaşlarına danışırsanız babanızın sevebileceği bir hediyeye karar verebilirsiniz.

· Dedektiflik yapın: Eğer hediye için bir fikir düşündüyseniz, babanızda olup olmadığına ya da bir benzerine sahip olup olmadığına emin olun.

· İpuçlarını yakalayın: Ne istediğini söylemeyen babalar için ipuçlarını siz yakalamalısınız. Örneğin, okuduğu dergide açık bıraktığı ya da işaretlediği sayfalara bakın.




Macera tutkunu babalar için hediye önerileri

Babanız macerayı, heyecanlı aktiviteleri ya da seyahat etmeyi seven biriyse, babalar gününde ona böyle bir hediye vermek oldukça şaşırtıcı olabilir. Yeni yerler görmeyi, keşfetmeyi seven babanıza vereceğiniz bir tatil çeki ya da seyahat bileti ona oldukça değişik ve eğlenceli tecrübeler yaşatabilir.

Eğer araba/motor tutkusu babanızın kanında varsa, ona o gün için böyle bir heyecan yaşatabilirsiniz ya da babanız her zaman uçmanın nasıl bir tecrübe olduğunu merak ediyorsa bu özel günde hayallerini gerçekleştirebilirsiniz.(skydiving, parasailing, aerobatic joy flights and hot air ballooning.) Su aktiviteleri de hem heyecanlı olduğu gibi oldukça şaşırtıcı da olabilir, babalar gününü her zamankinden farklı geçirmek isteyen babalar için iyi bir tercih.

Klasik babalar için hediye önerileri

Babalarımız bizim gözümüzde çoğu zaman,katılması gereken toplantıları, yönetmesi gereken işleri ve yapması gereken sunumları olan klasik işadamlarıdır. Bu tip babaların genelde yıllardır sürdürdükleri alışkanlıkları vardır ve bu, onların bir anlamda ‘’klasik’’ adamlar olduğunu gösterir. Babalar gününde klasik/işadamı babalarımıza onları her zaman içinde oldukları yoğunluktan biraz uzaklaştıracak bir gün yaşatmak iyi bir fikir olabilir. Ancak her bir kere kullanıp bir kere atmayacakları işlevsel hediyeler almakta da fayda var.

İşadamı babanızın , çalışma masası için bazı masaüstü oyuncaklarından alabilirsiniz. Bu hediye,iş yerinde sıkıldığı zamanlarda hem eğlenceli bir kaçış fırsatı yaratmış olur hem de babanızın yaratıcılığını açığa vurmasını sağlayabilir.

Her zaman ilk izlenimin çok önemli olduğu iş dünyasında insanları etkilemesi ve onların üzerinde ‘’stil sahibi’’ bir etki bırakması için babanıza özel tasarım bir kartvizitlik, şık ve özel bir kravat, sigara tablası gibi hediyeler almak da güzel bir fikirdir. Ayrıca günlük hayatı kolaylaştıran taşınabilir hafıza kartı, kalem lazer gibi teknolojik hediyelerin de iyi birer seçenek olduklarını akılda tutmakta fayda var.

Sportif babalar için hediye önerileri

Babanız son 30 yıldır oynanan bütün spor müsabakalarının detaylarını aklında mı tutuyor? Ya da bulduğu bütün boş zamanlarını arkadaşlarıyla halı sahada, spor salonunda geçiriyor. Yazları en sevdiği aktivite yüzmek mi? Öyleyse sizin babanız kesinlikle bu kategoriye giriyor!

Spor yapmayı ya da taraftarı olduğu spor takımlarını desteklemeyi seven babaları elbette ki spor takımlarının logolarının olduğu herhangi bir şey oldukça mutlu edebilir. Şanslıyız ki günümüzde neredeyse bütün spor takımlarının eşyalarını satan özel mağazaları var.

Ayrıca spor tutkunu babanız için bir spor dergisinin aboneliği ya da televizyonda maçların yayınlandığı şifreli kanallar için bir paket almak da onu oldukça sevindirecektir.

Bilardo, langırt gibi oyunlarla vakit geçirmeyi seven bir babanız varsa ona bu oyunların evler için üretilmiş minyatür boylarından da alabilirsiniz.

Evcimen Babalar İçin Hediye Önerileri

Dışarıda insanlara nasıl bir görüntü veriyor olursa olsun, iş evdeki hayata gelince mutfak önlüğünü giymeyi seven kişi babanız olabilir ya da boş zamanlarını dışarıda geçirmek yerine evde vakit geçirmeyi seven bir babanız varsa, tüyolarımıza kulak verin…Yemek yapmayı, mutfakta vakit geçirmeyi seven babalar için en güzel hediyeler elbette ki özel tariflerin bulunduğu yemek kitapları olabilir, günümüzde neredeyse her mutfağa özel çeşit çeşit yemek kitaplarını bulmak oldukça kolay. Gastronomi ansiklopedisi gibi bir ömür kütüphanenin baş köşesinde durabilecek hediyeler de hem okumayı hem de yemek pişirmeyi seven babalar için ideal.

Evcimen babalar için diğer hediye alternatifleri ise, evde oynanan kutu oyunları, mutfak setleri, ya da bulmaca/hobi setleri olabilir.

Sanatçı babalar için hediye önerileri

Bazı babalar sanata ve sanat ile ilgili her şeye büyük ilgi duyarken bazıları ise sanatçının ta kendisi olabililir. Babanız ister sanat tarihiyle, resim, heykel gibi güzel sanatlarla iç içe yaşayan biri olsun ister müzisyen, sinemacı ya da edebiyatçı…

Sanatı seven babalar için en güzel hediyeler birlikte vakit geçirebileceğiniz konserlere, sergilere biletler olabilir. Ayrıca yıl boyunca bütün müzelere indirimli veya bedava giriş ayrıcalığı sağlayan kartlara üye yaparak da babanızı mutlu edebilirsiniz. Yıllardır bir enstrüman çalmak isteyip de buna bir türlü başlayamamış ya da içindeki resim yapma yeteneğini mecburiyetler yüzünden hep ertelediğinden yakınan babanıza da sanat kursları için üyelik hediye etmek eminiz ki onu çok mutlu edecektir.

Trendy Babalar için hediye önerileri

Sizin babanız her yeniliği sizden önce takip eden, arkadaşlarınızı bildikleriyle şaşırtan, şehrin en ‘’in’’ mekanlarına herkesten önce giden trendleri sıcağı sıcağına takip eden bir adam mı? Öyleyse işiniz hem çok kolay hem de çok de oldukça zor, çünkü bu tip babayı şaşırtmak pek kolay olmayabilir. Biz yine de babalarımız biz ne yaparsak mutlu olur diyerek hediye önerilerimize bir göz atalım; Özel tasarım bir kıyafet, ayakkabı ya da üzerinde babanızın adının yazdığı bir aksesuar, yenilikleri takip eden, modayı seven ve iyi tasarımın değerini bilen babalar için güzel birer hediye olabilir.

Yeniliklere açık babaları, çocuklarının yaptığı aktivitelere dahil olmak da çok mutlu edeceğinden, günümüzde bizlerin oldukça vaktini alan playstation, wii gibi konsol oyunlardan bir tane de babamıza hediye etmek onun çağa ayak uydurduğunun farkında olduğumuzu ona da hissettirmek açısından eğlenceli hediyeler. Popüler restaurant ya da klüplerde ayrıcalık sağlayan kartlar, dvd setleri, spa merkezlerinde masaj çekleri gibi hediyelerle de trendy babanızı sevindirebilirsiniz.

Ayşim Özgür, Sabah Style Haziran 09'da yayınlanmıştır.İzinsiz kullanılamaz.

15 Haziran 2010 Salı

iNote Pad


iPad'iniz belki var belki de yok. Almak için can atıyorsunuz ya da umrunuzda değil.
Ne olursa olsun ben bu 60 sayfalık tablet not defteri fikrini çok sevdim.
Utanmasam iPad kadar havalı diyeceğim. Fiyatı da £9
Kim mi yapmış? Tabii ki fikir adamı Shed Simove!
Çoğu kişi benimle aynı fikirde olsa gerek ki; şu ana kadar üretilenler tükenmiş bile! Ama sipariş vermek istiyorsanız

14 Haziran 2010 Pazartesi

Bu yaz herkesin gözleri renkli

Sezonun makyaj trendlerinden biri, çarpıcı renklerle süslenmiş, aksesuarlar takılmış gözlerBu yaz herkesin gözleri renkli
Lady Gaga göz makyajının yanısıra göz aksesuarlarıyla da dikkat çekiyor

Makyaj konusunda trendleri, dünyanın en önemli moda haftalarındaki defilelerin öne çıkan makyaj tasarımları belirliyor. Bu yüzden 2010 yazının makyaj trendleri de, tıpkı podyumlardan yansıyan kıyafet ve aksesuar görüntüleri gibi oldukça eğlenceli! Mor, pembe ve turuncu hatta sarı gibi renkler belki de 80’lerden beri ilk defa bu kadar gözde oldu diyebiliriz.

Defileler kadar belirleyici rolü olan bir diğer unsur da dünya starları. Özellikle Lady Gaga, ilk günden beri eksantrik stili ve kıyafet seçimleri kadar makyajıyla da adından söz ettirdi. O zamandan beri rengarenk farları ve göz kalemlerini, devasa takma kirpikleriyle birleştirerek çarpıcı bir etki yaratıyor. Hatta Gaga’nın, pullarla ve boyalarla da süslediği göz makyajı çoğu zaman gözünü aşıp yüzünün büyük kısmını kaplıyor.
Gaga’nın makyaj stilinden ilham alan pek çok firma da göz makyajı için özel pullar ve takma kirpikler üretti. Hatta kağıt tasarım firması Paperself, işi bir adım ileri götürerek kağıttan takma kirpikler piyasaya sürdü. Ancak bu takma kirpiklerin farkı sadece kağıttan yapılmış olmalarıyla bitmiyor. Dantel, meyve hatta hayvan şeklinde bile takma kirpik var! Gözlerden bahsetmişken, hatırlatalım: İnce alınmış kaş modelleri çok demode. 2010 yazında da kaşlar kalın şekillendirilmiş, belirgin ve güzelce taranmış olmalı.
Genel olarak makyaj yaparken en çok dikkat edilmesi gereken noktalardan biri; göz ve dudak makyajı arasında bir denge kurmaya özen göstermek. Yani rengarenk bir göz makyajı yaptığınızda dudakları daha sade tonlar ile renklendirin.
Göz yerine dudaklara ağrılık vermek isteyenler ise pembeyi tercih etmeli. Pek çok kozmetik markasının koleksiyonunda kırmızı pigmentler içeren pembe rujlara rastlamak mümkün. Pembe rujları ister parlak ister mat kullanın; yeter ki neon göz makyajı trendi ile pembe dudak makyajını aynı anda kullanmaktan kaçının.

Göz çevresine desenler çiziliyor
CarolIna Pettersson (M.A.C)

-2010 ilkbahar/yaz sezonu için göz makyajında birkaç ana trend belirlendi. İlki Diane von Fürstenberg, Zac Posen ve Karl Lagerfeld gibi modaevlerinin şovlarında da gördüğümüz mercandan yeşile, turuncudan mürdüme ve turkuaza uzanan parlak renkler. Fakat renkler sadece yüzün bir odak noktasında kullanılıyor ve sanki yüzünüze renkli kristallerden yansıyormuş gibi yumuşak geçişli ve aydınlık bir etki katıyor.
-Bir başka sezon trendi ise Chloe, Blumarine, Balmain gibi markaların kulislerinde de uyguladığımız bronzluk trendi. Bronz vücut yağları ve incecik bronz krem allıklar çok revaçta olacak! Ten makyajı ön planda, dudaklar ve gözler için daha nötr tonlar tercih ediliyor.
-Üçüncü trend ise tıpkı Vivienne Westwood, Emanuel Ungaro ve Rodarte için tasarladığımız defile makyajlarında olduğu gibi, sanatsal becerinizi ortaya çıkartacak. Eyeliner ile göz çevresine yapılan desenler, dudak sınırlarına sığamayan kıpkırmızı rujlar, abartılı takma kirpik uygulamaları gibi sıra dışı seçimlerle özel bir günde kendinizi kalabalıktan ayırabilirsiniz.

“İndigo renkler gözlere taşındı”
Burcu Gözde (Nars Türkiye)

-Jean’lerin jean’lerle birlikte kullanıldığı defilelerden sonra tabii ki gözlere de indigo renkler taşındı. Işıltılı ve mat mavinin tüm tonları çok moda, özellikle hafif yeşile bakanlar...
-Yanaklar tüm ihtişamıyla ortaya çıkarılıyor.
-Vişne renklerinden portakala kadar tüm renkler dudaklara taşınıyor. Dudaklar böyle dikkat çekici olduğunda gözler ise olabildiğince sade kalıyor. Dudaklara hafifçe dokundurulan vişne çürüğü masum bir ifade veriyor.
-Yazın yaklaşmasıyla bir süredir moda olan beyaz ten yerini sağlıklı görünen bronzluğa devrediyor. Lokal olarak uygulanan canlı bronz pudra renkleriyle “güneş öpücügü” efekti ile canlı ve sağlıklı görünebilirsiniz.

Ayşim Özgür, Milliyet Cumartesi

11 Haziran 2010 Cuma

Şu anda neler oluyor?

Şu anda L'appart'ta Aslı Filinta Sample Sale var. Gittim,gördüm. Üstelik bu defa aksesuarlar, çantalar da var. Aslı Filinta hakkındaki düşüncem şu: Ülkedeki resmi üniformaları bile o tasarlasın, her şey sıkıcılıktan uzaklaşsın. Sample sale'de 40 TL'ye bile tişört bulmak mümkün ve yarın da devam edecek. Ama kapanın elinde kalır acele edin derim.:) Bugünden itibaren bir de Bebek Şenliği başladı. Bebek Park'ında düzenlenen şenliğin programında hem müzik hem alışveriş hem de lezzet var. Standlar pazar akşamına kadar hergün saat 23.00'e kadar açık kalacak. Hanım koş şenlik vaaaar!

Yani bu haftasonu eğlenmeyeni, alışveriş yapmayını dövüyorlar şekerim

9 Haziran 2010 Çarşamba

Adım adım Twitter

İngiliz tasarımcı Daniel Reese, klasik Nike Dunk'ı yeniden yorumlamış ve onu Twitter renkleriyle, kuşuyla süslemiş. Biraz moda, biraz sosyal medya, biraz da popüler kültür soslu ayakkabıların fiyatı 260 Dolar.

8 Haziran 2010 Salı

Türkiye'nin Vitrinleri

Bihter kilodu vakasından sonra şimdi de bu! Türkiye'deki vitrinler, pazarlama sloganları beni gerçekten öldürüyor! :)
Bu fotoğrafı Pelin Onat Mardin'de çekmiş. Eminim pek çok erkeğin korkulu rüyası olmuştur bunun önünden geçmek bile.
Eee doğruya doğru. Bir öğrenmenin bir de sünnetin yaşı yoktur!

7 Haziran 2010 Pazartesi

FASHIONABLE FUNFATALE OYE SAMPLE SALE İLE BAŞLIYOR!



Size iyi haberlerim var!:)
Yaz geldi dedik, plajın yıldızları tek omuz ve straplez mayolar dedik. İstanbul'da yaşayan modaseverler olarak da sample sale'lere artık iyice alışmaya başladık.
En sevdiğimiz mayolar kimin? OYE'nin tabii... Peki İstanbul'da en sevdiğimiz mekan neresi? Bistro FunFatale tabii ki! Ne duruyorsunuz sample sale yapsanıza dememize gerek kalmadı, çünkü yapıyorlar.
Bistro FunFatale'de 15 Haziran'dan itibaren her salı sample sale'ler ya da sevdiğimiz moda tasarımcılarının indirimli satışları düzenlenecek. Akşamüstleri de tasarımcıların da katıldığı partiler yapılacak. Yani kaymaklı ekmek kadayıfı!
Bu sample sale'lerin ilki 15 Haziran'da OYE mayoları ile başlıyor. Saat 11'de başlayacak ve 21.00'e kadar sürecek. Saat 18.00'den itibaren ise parti başlıyor! Geçtiğimiz haftalarda L'appart'da yapılan OYE sample sale'ini kaçıranlara duyurulur.
Bu arada Fashionable FunFatale 22 Haziran'da Berra Terzioğlu ile devam edecekmiş.
Bakalım sırada başka kimler olacak?
Bu arada FunFatale maymunun yeni stiline dikkat çekmek istiyorum. Harika olmuş!
:)

2 Haziran 2010 Çarşamba

Plajın yıldızları: Tek omuz ve straplez

Bu yazın dikkat çekici trendlerinden straplez ve tek omuz, mayo tasarımlarında da kendini gösteriyor.

Yaz gelip de tatil heyecanı başlayınca “Plajda ne giymeliyim?” sorusu beliriyor.
Ne de olsa plaj modası da şehir modası kadar
yakından takip ediliyor ve sokaklardaki şıklık yarışı sahillere taşınıyor.
Öncelikle şunu söyleyelim: Artık eskisi gibi tek çeşit mayo, bikini kesimleri ve kalıplaşmış modeller yok. Sıradanlıktan sıkılanlara da iyi haber: Pek çok markanın ayrı ayrı sattığı bikini altları ve üstleri sayesinde mümkün olan kombinleme, cıvıl cıvıl bir yazın habercisi. Bir bikini takımının altını düz, üstünü desenli ve pullu ya da farklı renklerde seçerek denge yaratmak artık mümkün.

Straplez modeller geri döndü
Son birkaç yıldır popüler olan mayokiniler yine var ama yerini yavaş yavaş tek parça mayolara bıraktı. Ayrıca, kendine güvenenler
için bir kısmı tül gibi görünen, transparan modeller de var.
Ama bu sezonun en önemli trendinin 1970’lerde çok moda olan straplez mayolar olduğunu söylemek yanlış olmaz. Straplez mayoların tercih edilmesindeki en büyük etken, kadınları güneşlenirken oluşan askı izi derdinden kurtarması. Straplezin yanısıra, hemen her markanın koleksiyonunda tek omuz askılı mayo bikiniler de bulmak mümkün.


Hangi vücuda hangi mayo?
-Büyük göğüsleri daha küçük göstermek için yoğun desenli ve derin dekolteli modellerden kaçınmak gerek. Balenli ve kalın askılı bikiniler de büyük göğüsleri toparlamak için ideal. Küçük göğüsleri daha formda göstermek için ise destekli ve süngerli modeller imdada yetişiyor. Çok koyu renklerden de kaçınmak gerekiyor.
-Vücudunuzun alt kısmı üst kısmına göre daha genişse, göğüsleri aksesuarlı modellerle dikkatleri vücudunuzun üst bölümüne çekebilirsiniz. Bikinilerde ise altı desensiz ve tek renk olanları tercih etmek kalçaları daha küçük gösterir.
-Göbek ve karın bölgenizdeki fazlalıklardan şikayetçiyseniz o bölgelerin büzgülü ya da kurvaze olduğu modellere yönelebilirsiniz.

Düz renk mayoları sık göreceğiz

Tek omuz gece elbiselerinden sonra plajlarda
Bu yıl özellikle kırmızı halı davetlerinde tek omuzlu elbise modellerine sıkça rastladık. 2010 yazında ise tek omuz şıklığı gece davetlerinden plajlara indi. Straplez mayoları fazla klasik bulanlar için tek askının hareketlendirdiği mayo modelleri ideal.

Beyazdan yine vazgeçilmiyor
Renk konusunda sarı, pembe gibi canlı renklere ve metalik görünümlü modellere de sık rastlanıyor fakat bu yaz renk konusunda hakimiyeti elinde bulunduran renkler aslında birer klasik olan siyah, beyaz ve kırmızı. Son yıllardaki karmaşık desenlerin yerini de tek ya da iki renkli modeller aldı.

Fotoğraf: OYE
Ayşim Özgür, Milliyet Cumartesi