11 Mart 2010 Perşembe

Fransız Devri (mi?)


Je ne sais quoi”… Fransızca’da; bir kişiyi ya da bir şeyi benzerlerinden ayıran, çekici yapan, açıklanması zor bir niteliği tarif etmek için kullanılan bir söz öbeği. İlk söylediğinde bir Fransız kadının cazibesine kapılan bir erkeğin dudaklarından dökülmüş olmalı… Ve şimdi yeni nesil Fransız kadınları dünya’yı her zamankinden daha çok etkisi altına aldı…

Pozitif bile olsa ayrımcılığa karşıyız. Ama kabul etmek gerekir ki; Fransız kadınlarıyla dünya’nın geri kalanı arasında bir aşk-nefret ilişkisi var. Çünkü herhangi biriyle tamamen aynı kıyafeti giyse, aynı aksesuarları kullansa bile Fransız kadınında bir başka duruyor. Bize de onlara gıpta etmek kalıyor. Sahi nedir onları bu kadar özel yapan?

“ İşe, Fransız kadınlarının, Amerikalı kız kardeşlerinin pek çoğunun başına bela olan şişmanlama korkusunu yaşamadıklarını söyleyerek başlayalım. Amerika’da kokteyellerde duyduğum bütün o diyet sohbetleri herhangi bir Fransız kadınını dehşete düşürebilir. Biz Fransa’da ‘diyetlerden’ söz etmeyiz, hele yabancılara hiç. Genel olarak zamanımızı keyif aldığımız şeylerden söz ederek geçiririz; duygular, aile, hobiler, felsefe, politika, kültür ve evet yemek, özellikle yemek (ama asla diyet değil). Üstelik Fransız kadınları spor salonuna gitmeyi de; günün değerli zamanından iki saat çalmak, üstünü değiştirmek, aletleri kullanmayı öğrenmek, onları kullanabilmek için sıra beklemek, duş almak, saçını kurutmak bir de üstüne para vermek olarak görüyorlar.” diyor Mireille Guliano Fransız Kadınlar Niçin Kilo Almaz? adlı kitabında.

Asıl mesele elbette zayıf ya da şişman olmak değil. Önemli olan insanın kendini nasıl taşıdığı ve onlarda kesinlikle kokusu on metre ilerden bile alınan bir feminenlik var, tabii bir de fevkalede rahatlık. Süs konusunda bazen aşırıya kaçmış ya da tam tersi kendine hiç özen göstermeyen Fransız kadınları da var. Ama bizi kendilerine hayran bırakanlar onlar değil. İşte stil ve güzellik tahtını Catherine Deneuve, İsabelle Huppert, Sophie Marceau ve Bridget Bardot’dan devralan yeni nesil Fransızlar.

1 yorum:

Gazanfer dedi ki...

Adam Smith söylemiş olsa da

"Laissez faire, laissez aller, laissez passer"

Fransızlara bırakalım yapsınlar, bırakalım başımızı döndürsünler.