stil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
stil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Kasım 2010 Pazar

Daha "romantik" bir Rihanna

Rihanna ilan etti: “Artık vatkaları, sert görünümlü kıyafetleri bıraktım. Çiçek desenli elbiseler giyeceğim”


Lady Gaga, hayalgücünün sınırlarını zorlayan kıyafetleriyle hayatımıza girmeden önce yeni nesil kadın şarkıcılardan giydikleriyle en çok dikkat çeken isim Rihanna’ydı. Ancak son haftalarda Rihanna’nın stiline bir haller oldu. Her zaman giydiği büyük vatkalı ceketler, sımsıkı korseler, siyah deri pantolonlar, zımbalı aksesuarlar gitti yerine çiçekli desenleri, canlı renklerdeki uçuş uçuş kıyafetler geldi. Yani artık karşımızda daha romantik bir Rihanna görüntüsü var.

Geçtiğimiz ay önce Londra’da turuncu pantolonu ve mor kazağı ile karşımıza çıkarak renkler konusunda değişiklik yaptığının sinyallerini verdi, sonra beyaz tütü eteği ile görüntülendi. Tütü, hanım hanımcık ve cici kızlarla özdeşleşen bir kıyafet olduğu için bu da epey şaşırtıcıydı. Çünkü Rihanna, henüz 16 yaşındayken ilk albümünü çıkardığı yıllarda bile böyle şeyler giymiyordu. Elbette aradan geçen yıllar içinde stilinin çok değiştiğini söyleyebiliriz ama bu değişim sahneye bol jean pantolonlar, spor ayakkabılarla çıkan bir genç bir kızdan daha cesur ve seksi kıyafetler giyen birine dönüşmesiyle ilgiliydi. Yani Rihanna’nın imaj yolculuğu hip-hop ile başlayıp pop’a hatta gotik bir stile doğru devam etti ama hiçbir zaman bugünlerde olduğu kadar romantik şeyler giymedi.

Beyaz tütü eteğinden sonra Paris Moda Haftası’nda giydiği rengarenk baskılı, uzun elbisesi ve Stella McCartney’nin 2011 ilkbahar/yaz koleksionundan çiçek desenli etek-ceket takımını giyince değiştiğini iyice kanıtlamış oldu. Tam internetteki moda sitelerinde Rihanna’nın yeni imajı hakkında anketler yapılmaya başlanmıştı ki, durumla ilgili açıklama bizzat kendisinde geldi. Rihanna, Ekim sayısında kapağında yer aldığı Billboard dergisine, “ Şimdilerde herkes Lady Gaga gibi giyiniyor. Ben yepyeni bir görünüm ve stile adım adım attım. Vatkaları, sert ve keskin görünümlü kıyafetleri bıraktım. Artık daha önce hiç hoşlanmadığım çiçek desenli kıyafetleri seviyorum.” diyerek yeni imajının aslında biraz da Lady Gaga’nın ters yönüne gitmek için ortaya çıktığını açıklamış oldu. Marie Claire dergisinin Aralık sayısı için verdiği pozlarda giydiği pembe, tüylü elbise, “Rihanna” isimli kitabının imza gününde NewYork’ta giydiği zarif elbisesi ve X Factor şovunda giydiği William Tempest tasarımı beyaz elbisesi ve kırmızı saçlarına taktığı büyük çiçeklerle genç şarkıcı, Lady Gaga akımına karşı başlattığı cici ve çiçekli savaşını devam ettireceğinin mesajını veriyor gibi.

12 Nisan 2010 Pazartesi

Büyülü Stil


Emma Watson, kırmızı halıda spor ayakkabı giyen küçük bir kızdan, Burberry’nin yüzü olma yolunda geçirdiği stil dönüşümüyle bütün dikkatleri üzerine topluyor.

Yıl 2001. Karma karışık saçları, ışıl ışıl bakan gözleriyle 10 yaşında bir kız, yeşil bir bluz, sarı pantolon ve yılan derisi platform ayakkabılarıyla kırmızı halıdaydı. 2007 yazına gelindiğinde ise aynı kız Louboutin ayakkabılar, Chanel elbise ve YSL çantayla göründü. Aradan geçen zamanda ne olmuştu? Harry Potter'ın sevimli Hermione Granger'ı artık büyümüştü. Şimdi ise sadece büyümekle kalmadı moda dünyasındaki dev markaların, moda editörlerinin, en önemli dergilerin radarına takılan bir stil ikonu haline geldi.

Emma Watson, henüz 11 yaşındayken oynadığı Harry Potter filminde ileride herkesi güzelliğiyle büyüleyecek bir kız olduğunun ilk sinyallerini vermeye başlamıştı, ama muhtemelen bu kadarını kimse tahmin etmiyordu. Kargo pantolonlar, boyfriend jean’ler ve gece elbiselerinin bile altına converse giyen bir kızdan, Burberry’nin yüzü olma yolundaki hikayesinde bir evrim geçirdiği kesin. Katettiği bu uzun yolda onun tek farkı aslında çoğu genç kızın geçirdiği bu dönüşümü herkesin gözleri önünde yaşamış olması. 15 nisan 1990 doğumlu Emma, geçtiğimiz yıllarda giydikleri ve yaptıklarıyla on binlerce yaşıtına ilham veriyordu. Hatta internette genç kızların, Emma'nın o hafta giydiği eteği nerede bulabileceğini anlatan bloglar, sürdüğü rujun hangi markanın hangi rengi ile ne tonunun karışımı olduğunun tartışıldığı forumlara rastlamak mümkündü. Bugünlerde ise stiliyle sadece yaşıtlarına değil, herkese ilham veriyor. Hayranları arasında ise Christopher Bailey ve William Tempest gibi isimler var. Karl Lagerfeld onun fotoğraflarını çekmek istedi ve objektif arkasına geçti. Emma, onun gözünden o kadar güzel gözüküyordu ki, bakanların gözleri kamaştı. Bir kız daha ne ister?

Genç yaşamının uzun bölümünü kameralar karşısında geçiren Watson’ın moda anlayışını belki biraz da onun tanınmasını sağlayan Hermione karakterine benzetmek mümkün. Elbette onun stilinin Hermione’ye benzeyen tarafı büyümüş de küçülmüş gibi olan hali değil, sürekli kendini yenileyen ve geliştiren göz alıcı olma özelliğinden bahsediyoruz. O, sanki ışığa tuttuğunuzda iyi özellikleri daha iyi farkedilen değerli taşlar gibi. Stil anlayışıyla ilgili “ Ne giyerseniz giyin sadece onun içinde rahat olun. Kendiniz gibi olmaktan ve kaç yaşında olduğunuzdan başka hiçbir şeyin giyim konusunda önemi yoktur. Kıyafetlerimin çoğunu annem ve arkadaşlarımla birlikte seçiyorum. Bir stilistle çalışmaktansa hissettiğim gibi giyinmeyi tercih ederim.” diyen Emma’nın seçimlerinde zarif İngiliz genlerinin bütün kodlarını görmek mümkün.

Kırmızı halı davetlerine katılırken, beyazperde’deki persona’sına yaraşır şekilde dramatik seçimler yapıyor. Günlük hayatında ise skinny jean’ler, blazer ceketler ve babetlerden vazgeçemediği için her zaman hem klas ve klasik hem de sofistike görünmeyi başarıyor. Elbette trendlerden uzak kalmadan. Emma’yı Harry Potter’a yakışır bir şekilde gardırop sihirbazı yapan özelliği ise detaylarda saklı! Değerli taşlar ve tüyler gibi zarif detaylarla kendini süslemekten çekinmiyor. Doğru seçilmiş bir kemerin önemini, şık bir şalın yaratacağı etkiyi ve iyi bir çift ayakkabının değerini şimdiden bu kadar iyi biliyor olması, onu izleyenlerin aklına, on yıl sonra daha da gelişmiş olacak estetik algısıyla nasıl harikalar yaratabileceğini sorusunu getiriyor. Üstelik moda konusunda sadece kendisi için değil, başka insanlar için de oldukça duyarlı. Geçtiğimiz günlerde, People Tree için hazırladığı koleksiyonuyla bunu göstermiş oldu. Hindistan, Nepal ve Bangladeş’te üretilen koleksiyonun tamamının organik ve yasalara uygun bir şekilde bir şekilde üretilmiş olması da bunun en iyi kanıtı olsa gerek. Büyüle bizi Emma!

Ayşim Özgür, Harper's Bazaar Mart2010

28 Ağustos 2008 Perşembe

İPEKÇE


Bir varmış bir yokmuş , bir zamanlar sahilinde ördeklerin, kazların, köpeklerin özgürce dolaştığı, denizin tertemiz olduğu, sessiz, sakin ve çok güzel bir Ege köyü varmış. Adı Türkbükü'ymüş... Sonra oraya neler olmuş onu hiç anlatmak istemiyorum, Türkbükü bambaşka bir yer olmuş. Ama orda da hala değişmeyen, tarzından ve kendinden ödün vermeyen bir yerler ve birileri var elbette.
Bir butik düşünün; girdiğiniz andan itibaren kendine has kokusuyla, renkleriyle ve içindeki insanlarla sizi etkisi altına alan...İşte Türkbükünün şimdi neon tabelalarla ismi yazılan soğuk mağazalarından, ukala olmaya çalışan sahiplerinden ve geçen gün bu elbisenin aynısından bilmemkim aldı diye satış yapmaya çalışan insanların olduğu yerlerden çok farklı, ''İpekçe'' Türkbükünün en eski ve kendinden hiç ödün vermeyen butiği. İpek Özdoğu'nun sahibi olduğu İpekçede birbirinden güzel takılar, elbiseler, şallardan tutun da eviniz için değişik aksesuarlara, yatak örtülerine kadar herşeyi bulabilirsiniz. İpekçe'de gördüğünüz herşeyi İpek hanım bütün kış boyunca çeşitli ülkelerden, kumaşlar ve malzemeler toplayarak ve gerçekten çok emek vererek oluşturuyor zira kendisi de bugünlerde medyanın ''stil ikonu'' diye şişirdiği sonradan stil sahibi olmalardan elbette ki çok farklı ve gerçekten stil sahibi bir kadın, üstelik diğer pek çok butikten farklı olarak burada kimse size bir şey aldırmak için yakanıza yapışıp her milimetrede arkanızdan dolaşmıyor ama yardım istediğinizde de tüm güleryüzleriyle yardım ediyorlar. İpekçe'nin Türkbükünden başka bir de Alaçatı'da şubesi bulunuyor. Ben Alaçatı şubesini göremedim ancak bence yolunuz Türkbüküne düşerse mutlaka uğramanız gereken en önemli dükkan İpekçe...

10 Mart 2008 Pazartesi

SHOPCOLİC

İstanbul gibi dünyanın diğer kozmopolit şehirlerinde de neredeyse her köşe başına açılan alışveriş merkezleri, butikler, mağazalar ve her zevke hitap eden kıyafet, aksesuar dükkanları, indirimler, taksitler insanları sürekli almaya ve daha çok almaya teşvik ederken, dış görünüşün en kolay ve hızlı kendini ifade etme biçimi olduğu da kaçınılmaz bir gerçek. Yıllardan beri bir sürü düşünce akımına, baş kaldırışa ,ideoloji ya da fikire kucak açan ''moda'' kavramı, 21. yuzyıla geldiğimizde, popülerliğini her moda olanı yapan, giyen, söyleyen insanlardan çok kendini olduğun gibi ifade etmekten çekinmeyen kişilerin tercihi olan ''stil'' in önemsenmesine bıraktı.

Aynı sezonda hem mini eteğin hem uzun eteklerin, hem platform topukların hem de babetlerin çok moda olabildiği zıtlıklardan, çelişkilerden ve aslında bütün bunların uyumundan oluşan, herkesin her şeyi giyebildiği bir dünyada yenilen yemeklerden, günlük dilde kullanılan kelimelerden, içilen suyun markasına kadar herşeyin moda ve aynı zamanda da stillerin bir parçası olması da kaçınılmaz.

Bütün bu bahsettiğimiz şeyler değişen dünyanın, gelişen teknolojinin ve ürettiklerini çok hızlı bir şekilde tüketen toplumlarda modayı bilmek, stilini oluşturmak isteyen yoğun ''şehir'' insanın moda olanı öğrenmek için bir iki dergi karıştırması ya da sokakta yürürken biraz daha dikkatlice etraftaki insanları incelemeleri yeter belki de, zira sokaklar modayı yakın markaja alan insanlarla dolu. Peki ya kendi stilimizi oluşturmak? Aradığımız şeyleri nerede bulabileceğimizi bilmek ya da her gün önünden geçip de asla içeri girmeye vaktimizin olmadığı, yıllardır orada nasıl durduğunu, müşterisinin olup olmadığını bile merak ettiğimiz o mağazaların içinde neler var sahiden? Bütün bunları öğrenmek, gezmeye vakti olmayan şehir insanlarına yardımcı olmak için artık 'shopcolic' var! Bundan sonra sizin yerinize gezecek olan 'shopcolic' sizlere nerede ne var fiyatı ne kadar gibi soruların cevaplarıyla yardımcı olacak. Ayrıca mağazaların tasarımları, alışverişler sırasında satış elemanlarının davranış biçimleri, rahatsız olduğum ya da beni mutlu eden her detayı burada sizlerle paylaşacağım. Aradığınız şeyleri nerede bulabileceğiniz, ya da sizi rahatsız eden konularla ilgili sizler de bana
'shopcolic@gmail.com' adresinden mail atabilirsiniz, benimle paylaştığınız konuları ben de burada yazarak sesinizi duyurmanıza yardımcı olmaya çalışacağım :)